0 312 268 34 34
info@alsahukuk.com
·
Pazartesi - Cuma 09:30-18:00
İletişim Formu

Ceza Avukatı

Ceza Avukatı – Ankara Ağır Ceza Avukatı

Türkiye’de avukatlık mesleğinde uzmanlaşma veya “ceza avukatı” olarak adlandırılan bir alan mevcut değildir. Yasal olarak ceza avukatı adı altında bir dal tanımlanmamıştır. Halk tarafından, ceza davalarında çalışan avukatlara “ceza avukatı, ağır ceza avukatı” denildiği görülmektedir. Toplum tarafından “ceza avukatı” olarak tanımlanan avukatların işinden ve öneminden bahsedeceğiz.

Ceza avukatları, toplumun en hassas sorunlarından biri olan kişi özgürlüğü ve mağdur haklarıyla ilgilenir. Her avukat gibi ceza avukatı da savunma görevini yerine getirmeye çalışır. Ancak, ceza avukatının savunma görevi diğer avukatlık branşlarından farklılık gösterir. Ceza avukatı, doğrudan kişi özgürlüğünü etkileyen bir alanda görev yapar.

Müdafi Nedir?

Ceza avukatı, şüpheli veya sanığı savunurken müdafi olarak adlandırılır. Müdafi kelimesi, Arapça kökenli bir kelime olup koruyan, savunan anlamına gelir. Bu terim, ceza yargılamasında şüpheli veya sanığı savunan, haklarını koruyan ve yargılama sürecinde onları temsil eden avukatı tanımlamak için kullanılır.

Mevzuatta “ağır ceza avukatı” tanımına denk düşen bir düzenleme yoktur. Ağır ceza mahkemelerinde görülen davalar, ceza hukukunun önemli bir bölümünü oluşturduğundan bu davalarla ilgilenen avukatlara toplumda “ağır ceza avukatı” denilmektedir.

Ceza Avukatı Ne Yapar?

Ceza avukatları, duruşmalarda şüpheli veya sanığın yerine geçip beyanda bulunamazlar. Avukatlar, sadece hukuki temsilci olarak müvekkillerini mahkeme önünde savunurlar. Olayın detaylarını anlatma yetkisi yargılanan kişiye aittir. Ceza muhakemesi, yaşanan bir olayın mahkemede deliller aracılığıyla yeniden canlandırılması sürecidir. Gerçekleşen bir olayın nasıl olduğunu sadece olayın içinde bulunan kişiler bilebilir.

Ceza avukatları, sanık adına deliller sunabilir, sunulan delilleri değerlendirebilir, itirazlar yapabilir ve tanıklara, müştekilere ve diğer mahkeme katılımcılarına olayı aydınlatmak ve müvekkilini savunmak amacıyla sorular sorabilirler.

Ceza avukatı, aynı davada birden fazla kişiyi savunabilir. Savunduğu kişi sayısı önemli değildir ve yüzlerce kişiyi aynı anda savunabilir. Ancak, savunduğu kişiler arasında menfaat çelişkisi olmamalıdır. Aksi takdirde, müvekkiller arasında meydana gelen menfaat çelişkisi nedeniyle savunma hakkı zarar görebilir.

Ceza Avukatının Görevi Ne Zaman Biter?

Ceza avukatının görevi, takip ettiği davada kararın kesinleşmesiyle sona erer. Kararın kesinleşmesiyle birlikte avukatın görevi sona erer. Yerel mahkeme tarafından verilen karardan sonra Yargıtay aşaması başlar ve avukat genellikle bu süreci de takip etmelidir. Ancak, sözleşme gereği farklı bir durumda olabilir.

Toplumda, ceza avukatlarının suçluları savunduğu şeklinde genel bir yanılgı bulunmaktadır. Ancak, avukatlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanarak sadece hukuki yönüyle savunma yaparlar. Avukatlar yargı mensubudur ve görevi toplum açısından önem arz eder.

Ceza Avukatının Önemi

Ceza avukatları, hukukun en çekişmeli ve sorunlu alanında faaliyet göstermektedirler. Toplumun yargı sistemine olan güveni ve avukatların rolü nedeniyle, ceza avukatları görevlerini yerine getirirken meslek etik kurallarına dikkat etmelidirler. Bu nedenle, ceza avukatları, adliye pratiğinde yerleşmiş olan bu terimleri kullanmaktadırlar. Bununla birlikte, ceza avukatları, ceza davalarında adil bir savunma sağlamak ve müvekkillerinin haklarını korumak için yoğun bir çaba sarf etmektedirler.

Sonuç

Türkiye’de ayrı bir “ağır ceza avukatı” branşı bulunmamaktadır. Ceza davalarında görev alan avukatlar genel olarak “ceza avukatı” olarak adlandırılmaktadır. Ceza avukatlarının görevi, hukuki temsil sağlamak, delilleri sunmak, itirazlarda bulunmak ve müvekkillerini savunmaktır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Ağır Ceza Avukatı | Ankara Ceza Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

ceza avukatı

Avukatın Savunma Dokunulmazlığı

TCK madde 128’de belirtilen İddia ve savunma dokunulmazlığı başlıklı kanun maddesinde;

“Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” denilmektedir.

            Aynı zamanda T.C Anayasası’nın  “Hak arama hürriyeti” başlığı altında 36. Maddesinde;

            “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” derken savunma hakkını iddia ile birlikte hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirmiştir.

Avukat, temsil ettiği tarafın çıkarların, öteki tarafın bundan doğabilecek zararlarını düşünmeden sert ve hatta merhametsiz bir biçimde savunmak durumundadır (A. Egger-İsviçre Medeni Kanunu Şerhi – I.Cilt- Giriş ve kişinin Hukuku – Ankara -1947-Volf Çernis çevirisi Sayfa 299, N. 61/c) (M.R. Karahasan-Tazminat Davaları – İstanbul 1970-sayfa 559) nisimİ.Franko -Şeref ve Haysiyete Tecavüzden doğan manevi zararın tazmini -Ankara 1973-Sayfa 110 vd.)

Savunma Dokunulmazlığının Sınırı Nedir?

Ancak, savunma dokunulmazlığının da bir sınırı mevcuttur ve bu sınır, Egger’in de açıkça belirttiği gibi (age-299) haklı yararları korumanın çizdiği sınır ile sınırlıdır. Diğer bir deyimle dava ile korunan çıkarın haklı gösterdiğinden öteye gitmeyen, bir taşkınlık teşkil etmeyen, hakkın korunması için gerekli bulunan ve yersiz biçimde saldırgan olmayan, objektif bir üslupla yapılan savunma, hukuka aykırı değildir. Buna karşılık, avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif bir tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir.

Savunma dokunulmazlığı ancak leh ve aleyhlerinde hüküm verilebilecek olan taraf ve vekilleri için geçerlidir. Bunlar dışında kalan kimselere yönelik hareket ve sövme fiilleri bu hükümden yararlanamaz.

Son olarak vurgulanması gerek bir husus da ceza davalarında müdafilerin söz ve yazılarından dolayı hükmedilecek tazminattan müdafinin sorumlu olacağıdır.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Vasiyetname ve vasiyetnamenin açılması?

Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur huzurunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya belli koşullarda sözlü beyanı ile geçerli bir şekilde yapılabilir. vasiyetnamenin açılması

Vasiyetnamenin açılması vasiyetname ile ilgili işlemlerden biridir. Vasiyetnamede bulunan tasarrufların içeriğinin anlaşılabilmesi ancak vasiyetnamenin açılması ile mümkündür.

Ölümden sonra vasiyetname ile ne yapılır?

Mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetnameyi saklayan kişi hakime ulaştırmakla yükümlüdür. Vasiyetname mirasbırakanın ölümünden sonra bulunduğunda derhal sulh hakimine ulaştırılmalıdır. Vasiyetname eğer noterde düzenlendiyse hakime ulaştırma görevi notere aittir. Ulaştırmadığı takdirde doğacak zararlardan sorumluluk vasiyetnameyi bulana ya da düzenleyen görevliye ait olacaktır. Vasiyetnamenin açılması için Sulh Hukuk Mahkemesine vasiyetnamenin açılması için dilekçe verilmesi gerekmektedir. Hakim vasiyetnameyi açıp, okumak ve içeriğini incelemek zorundadır. Hakim bu işlemleri bir ay içerisinde yapmalı ve ilgililere bu süre içerisinde vasiyetnamenin içeriğini aktarmalıdır. Vasiyetnamenin ilgililere aktarılması için hakim ilgili herkesi çağıracaktır. İlgili kişiler dilerlerse vasiyetname açıklanırken orada hazır bulunma hakkına sahiptir ancak bu bir zorunluluk değildir.

Türk Medeni Kanunu Madde 595’te şöyle denmektedir: “Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.” Türk Medeni Kanunu Madde 596’da ise “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.”denmektedir. Bu bağlamda miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin sulh hukuk mahkemesine teslimi zorunludur.

Vasiyetname geçersiz bile olsa Sulh Hukuk Mahkemesine teslim edilmelidir. Vasiyetnameyi teslim alan hakim, teslim edilen vasiyetnameyi derhal incelemek; gerekli koruma tedbirlerini derhal almakla yükümlüdür. Türk Medeni Kanunu Madde 597’de ise tebliğ düzenlenmiştir bu maddeye göre: “Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.”

Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Miras bırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

Mirasçılık Belgesi nedir?

Türk Medeni Kanunu Madde 598’de mirasçılık belgesi düzenlenmiştir: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.

Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.” Medeni Kanunun bu maddesine göre mirasçılar ve vasiyet alacaklıları vasiyetnameye 1 ay içinde itiraz edebileceklerdir. Eğer bu süre zarfında itiraz yapılmazsa mirasçılara veraset ilamı verilecektir. Kanunun ilgili maddesinin devamında mirasçılık belgesinin geçersizliğinin ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Ayrıca ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava hakkının saklı tutulduğu da öngörülmüştür. Nihayetinde mirasçılık belgesinin vasiyetnamenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Vasiyetnamenin açılmasında, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E:2013/1944 K:2013/4042 ve 11.3.2013 tarihli kararı doğrultusunda, Sulh Hakiminin görevi, vasiyetnameyi belirlenen günde açarak, açılıp okunduğunu tutanağa geçirilmesini ve tutanağın altının hazır bulunanlar tarafından imzalanmasını sağlamak ve böylece açılma ve okunma işleminin tespitine karar vermektir. Kararla birlikte açılan vasiyetnamenin örneğini ilgililere tebliğ etmek, mirasçılara istekleri halinde bir mirasçılık belgesi vermek ve terekeye dahil malları yasal mirasçılara geçici olarak teslim etmek yahut resmi yönetimi emretmekten ibarettir.

Vasiyetname ile ilgili olan çekişmeler ait olduğu mahkemede ayrıca dava konusu olacağından vasiyetnamenin açılmasına engel oluşturmaz. Vasiyetnamenin itiraza uğramadığının tespitine vasiyetnamenin açılması davasına bakan mahkeme değil vasiyetnamenin tenfizine bakan mahkeme tarafından karar verilir.

SİNCAN MİRAS AVUKATI | ANKARA veraset DAVASI

Miras davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Vasiyetname – Miras Davaları


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

vasiyetnamenin açılması

Şirketler hukuku; bir şirketin kuruluş aşamasından tasfiyenin sonlanması aşamasına kadar gelişen süreçleri düzenleyen hukuk dalıdır. Şirketler hukuku kapsamlı ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Ticaret Hukukundan kaynaklanan konuları kapsayan hukuk hizmetini şirket avukatları sağlamaktadır. | Şirket Avukatı

Hangi şirketlere avukat danışmanlık sağlar?

Şahıs şirketleri mevzuat gereği tüzel kişiliği bulunmayan şirketlerdir. Anonim, Limited, Kolektif ve Komandit Şirketler ile Kooperatiflerin tüzel kişiliği bulunmaktadır. Hukuki danışmanlık hizmeti tüm şirketler açısından ehemmiyet teşkil etmektedir. Mevzuatın kapsamlı olması ve uzmanlık gerektirmesi şirket ve kurucular açısından oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için uzman bir avukattan danışmanlık hizmeti almak bir alternatif değil bir gerekliliktir.

Şirket Avukatı Ne Yapar?

Şirket avukatları;

  • Kuruluş aşamasındaki şirketlerin esas sözleşmenin hazırlanması,
  • Hukuki açıdan şirketin tescil ve ilan süreçlerinin takibinin yapılması,
  • Var olan şirketlerin esas sözleşmende değişiklik yapılması,
  • Şirketin sözleşmelerinin düzenlenmesi ve incelenmesi,
  • Haksız rekabete ilişkin anlaşmazlıkların takibinin yapılması,
  • Oluşabilecek İşveren-İşçi ihtilaflarında şirketin haklarının korunması,
  • İşçi özlük dosyası hakkında hukuki danışmanlık verilmesi,
  • Sözleşmelerin feshine ilişkin hukuki danışmanlık sağlanması,
  • İş güvenliği açısında hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi,
  • Alacaklarının tahsili amacıyla icra takibi ve dava süreçlerinin yürütülmesi,
  • Genel kurul ve yönetim kurullarının hukuka uygun şekilde düzenlenmesinin sağlanması,
  • Şirket tebligatlarının takibi, maaş hacizlerine cevap düzenlenmesi,
  • Gelen ihtarnamelere cevap düzenlenmesi ve ihtarname hazırlanması gibi hususlarda hizmet sağlamaktadırlar.

Şirket vekili, bir şirketin hukuki açıdan kendini güvende hissedebilmesi için hizmet sağlamaktadır. Bu hususta en küçük bir hata bile telafisi olmayan sonuçlara yol açabileceğinden Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında uzman bir avukattan yardım almanızda fayda olacaktır.

SİNCAN ŞİRKET AVUKATI | ANKARA ŞİRKET VEKİLİ

Şirketinizde uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Sincan Organize Sanayi Bölgesinin (Sincan OSB Şirket  Avukatı) yakınındaki Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

şirket avukatı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.71 uyarınca “dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığı ile açabilir ve takip edebilir.” Devamında m.72 göre “davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde, kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümleri uygulanır.”

Bazı durumlarda vekilin davayı takip etmesi için vekaletnamede özel yetki bulunması gerekir. Böyle durumlarda özel yetki gerektiren hakların kullanılması için vekile, vekalet veren tarafından verilen vekaletnamede özel yetkinin tanınması gerekir. Özel yetki gerektiren durumlarda vekile verilen vekaletnamede özel yetkinin bulunmaması halinde söz konusu işlemler yapılamaz. Bu işlemler HMK m.74’te şu şekilde sayılmıştır;

“Açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

  • Sulh olamaz,
  • Hâkimi reddedemez,
  • Davanın tamamını ıslah edemez,
  • Yemin teklif edemez,
  • Yemini kabul, iade ya da reddedemez,
  • Başkasını tevkil edemez (vekilin bir başkasını vekil tayin etmesi)
  • Haczi kaldıramaz,
  • Müvekkilinin iflasını isteyemez,
  • Tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,
  • Konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,
  • Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz,
  • Davadan ya da kanun yollarından feragat edemez,
  • Karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,
  • Yargılamanın iadesi yoluna gidemez,
  • Hakimlerin fiilleri aleyhine devlet aleyhine tazminat davası açamaz,
  • Hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.(boşanma, isim değişikliği, miras reddi vb.)

Söz konusu durumlar kanunda sınırlı olarak sayılmıştır.

HMK m.74’te sayılan konularda vekilin açıkça yetkisi bulunması gerekmektedir. Vekilin bu hallerde yetkisinin bulunması bir dava şartıdır. Dava şartlarından birinin eksik olması halinde nasıl hareket edileceği HMK m.115’te belirtilmiştir. Vekaletnamede bulunması gereken özel yetkinin bulunmadığı hallerde bu durumun giderilmesi mümkün bir dava şartı olduğu Yargıtay Kararları doğrultusunda söylenebilir. Buna göre HMK m.115/2 uyarınca “Mahkeme dava şartı noksanlığı tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak söz konusu eksiklik giderilmesi mümkün ise bu durumda eksikliğin giderilmesi için Mahkeme kesin süre verir. Kesin sürede eksikliğin giderilmemesi halinde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verir.”

ÖRNEK YARGITAY KARARI

T.C. YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ 1997/6795 E., 1997/8177 K., 11.7.1997 T.
MİRASIN REDDİ ( Genel Vekaletnameyle Yapılabileceği )

  • ÖZEL VEKALETNAME GEREKTİREN İŞLEMLER
  • GENEL VEKALETNAME ( Mirasın Reddi İçin Yeterli Olduğu )
  • VEKALETNAME ( Mirasın Reddinde Özel Vekaletname Gerekmeyeceği )

818/m.386,388,390
1136/m.171
1086/m.33,63
743/m.545

ÖZET : Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan olmadığından, mirasın reddi genel vekaletname ile yapılabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Vekalet, vekilin yapması gereken işin gerektirdiği tüm işlemleri kapsar. Ancak özel yetkisi olmadan vekil dava açamaz, sulh olmaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir taşınması temlik veya bir hak ile sınırlayamaz ( BK. md. 388 ). Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 63. maddesi gereği bunlara ilaveten, ibrada bulunamaz, davayı kabul veya davadan feragat edemez, yöneltilen yemini kabul veya dava konusunu kabz edemez ve haczi çözdüremez. Bunların dışında hakimlerin reddi ( HUMK. 33), başkasına vekalet verilmesi ( BK. 390, Avukatlık K.171 ), hakimler aleyhine dava açılması, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması hallerinde de özel yetki gereken haller arasında öngörülmüştür. Niteliği itibariyle şahsa sıkı sıkıya bağlı ( evlenme gibi ) hakların bizzat kullanılması zorunlu ise de, diğer şahsa bağlı haklar özel yetkili vekil aracılığı ile kullanılabilir

Vekilin müvekkilinden özel yetki alması gereken haller kanunlarda sayılmıştır. Borçlar Kanunu’nun 388. maddesinde ortaya konan genel sınırlamanın istisnası kanunda gösterilmedikçe, genel kural uyarınca, vekilin işin gerektirdiği tüm yetkilerle donatıldığını kabul işlem güvenliği ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Özel yetki gerektiren haller benzetme yolu ile genişletilemez. Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan değildir. Yasaların öngörmediği bir konunun tüzükle benimsenmesine geçerlilik tanınamaz. Medeni Kanun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 40. maddesinde öngörülen “talep bu konuda yetkisi olan vekil tarafından yapılmış ise” ibaresi yasada yer almadığından mirasın reddinin özel vekaletname gerektirdiği şeklinde yorumlanamaz. Buradaki sözler işin gereği konusunda genel vekaletnamenin bulunmasını ifade eder.

Kaldı ki, sonradan verilen özel vekaletname ile vekilin yaptığı işleme icazet verilmiştir. İcazet, yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemlere geçerlilik verir, icazetin hükümleri geriye yürür ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 7.4.1965 gün ve 1-26/149 sayılı kararı ).

Bu itibarla, işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi, gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine 11.7.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların, mahkeme kararıyla evliliğin sonra ermesinden sonra paylaştırılmasını konu alan davaya mal paylaşım davası denir. Bu dava boşanma davasıyla birlikte açılabileceği gibi boşanma davasının sonuçlanmasından sonra da açılabilir. Boşanma davasıyla birlikte açılması durumunda ise mahkeme, boşanma davasını bekletici mesele yaparak mal paylaşım davasını boşanma davasının sonuçlanmasına kadar bekletir. Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra mal paylaşım davası görülmeye başlanır. Boşanma Mal Paylaşım Davası

Türk Medeni Kanun’da eğer eşler arasında evlilik birliği içerisinde edinilen mallar için mal rejimi belirlenmemiş ise kural edinilmiş mal rejimi geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. TMK’nın yürürlük tarihi 01.01.2002 olduğundan dolayı bu tarihten sonraki mal rejimi belirlenmemiş evlilikler için edinilmiş mal rejimi uygulama alanı bulmaktadır.

MAL PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?

Mal paylaşım davasının amacı eşlerin evlilik birliği içerisinde edindikleri malların boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte paylaşılmasıdır. Bundan dolayı eşlerim evlilik birliği kurulmadan önce edindikleri mallar, mal paylaşım davasına dahil edilmezler. Mal paylaşımı davası görülürken malların paylaşımı yapılırken dikkat edilen hususlar şunlardır:

Boşanmada mal paylaşımı yapılırken öncelikle her eş kendi kişisel mallarını geri alır, yani bu mallar paylaşıma dahil edilmez. Kişisel mal sayılan bu mallar şunlardır:

  • Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  • Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları
  • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına hasredilebilecek eşyalar,
  • Yukarıdaki kişisel mallar yerine geçen değerler (Satış, takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler).
EDİNİLMİŞ MAL NEDİR?

Her eş kendi kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik içerisinde elde edilen “edinilmiş mallar” yarı yarıya paylaşılır. Evlilik içerisinde elde edilen “edinilmiş mallar” kanunda şu şekilde tarif edilmiştir:

  • Çalışmasının karşılığı olan edimler,
  • Yukarıda saydığımız kişisel malların gelirleri (malın kendisi değil, geliri hesaba katılır mesela kişisel malın kira geliri),
  • SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
  • Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar (örneğin çalışan eşin iş kazası geçirmesi nedeniyle elde ettiği maddi tazminat),
  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler.

Kural olarak evlilik birliği içerisinde elde edilen mallar edinilmiş mal sayıldığı için aksini iddia eden yani malın kişisel mal olduğunu iddia eden tarafın, bu iddiasını kanıtlaması gerekir. Kanıtlayamadığı takdirdi o mal edinilmiş mallar kategorisinde göre paylaşıma tabi olacaktır. Eşler hangi malların kişisel mal sayılacağına dair evlilik birliği içerisinde sözleşme yaparak belirleyebilirler.

Mal paylaşımı yapılırken eşlerden biri veya her ikisi de denkleştirme hesabı yapılmasını isteyebilir. Bu durum TMK m.230’da düzenlenmiş olup, kişisel bir malın borcu edinilmiş mallardan veyahut edinilmiş malın borcu kişisel mallardan ödenmiş olması gibi durumlarda talep edilir. Sadece bulunan borcun ödenmesinden değil, aynı zamanda malların edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına yapılan katkı gibi durumlarda da denkleştirme talebi istenebilmektedir.

DAVA AÇMA SÜRESİ

Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır (Yargıtay HGK – 2013/520 k). Bu sürenin geçmesiyle mal paylaşımın yapılmasına dair talepte bulunulması mümkün değildir. Boşanma davası ile açılan mal paylaşım davalarında mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini beklemesinden dolayı zamanaşımı sorunu böylelikle daha kolay bertaraf edilmektedir. Aynı zamanda mal paylaşım davası, belirsiz alacak davası olarak açılmalıdır.

GÖREVLİ MAHKEME

Boşanma durumunda olan eşlerin açtığı mal paylaşım davaları 4787 sayılı Kanuna göre Aile Mahkemesinde açılır.

YETKİLİ MAHKEME

Mal paylaşım davasında yetkili olan mahkeme TMK m.214’ göre;

  • Eşlerden birinin ölümü sebebiyle mal rejimi sona ermesi durumunda, ölenin son yerleşim yeri mahkemesi mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir.
  • Mahkemenin boşanma kararı, evliliğin iptali veya mal ayrılığına karar vermesi durumda bu davalara bakmakla yetkili olan mahkeme, mal paylaşımı davasına bakmakla da yetkilidir.
  • Yukarıdaki iki durum haricindeki diğer tüm hallerde davalı eşin son yerleşim yeri mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir.
ANLAŞMALI BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI

Tarafların anlaşmalı boşanma için hazırladıkları protokolde evlilik birliği içerisinde edindikleri malları anlaşmaya vardıkları şekilde paylaşabilirler. Taraflar isterse edinilmiş mal rejiminde olduğu gibi paylaşabilecekleri gibi isterlerse kendiler başka bir oranda belirleyebilirler. Eğer taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımı için herhangi bir hüküm koymamışlar ise boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinden mal paylaşım davası açabilirler.

Boşanma sonrası mal paylaşım davalarında iyi bir boşanma avukatından yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Boşanma AvukatıSincan Aile Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Boşanma Mal Paylaşım Davası

Gelişen teknoloji ile birlikte şahsınızın hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema gibi her nevi fikir ve sanat ürünlerinin insanlara ulaşması her ne kadar kolaylaşmış olsa da bu husus eserlerin hukuki korunma ihtiyacını da arttırmıştır.

Eser sahibi olarak meydana getirdiğiniz eserin hem bütünü hem de parçaları üzerinde maddi ve manevi haklara sahipsinizdir. Ancak ürettiğiniz eserin bir başkası tarafından kendine mal edilmesi ne yazık ki ülkemizde ve tüm dünyada sık karşılaşılan bir durumdur. Bu açıdan türlü meşakkatli süreçler sonucunda ortaya koyduğunuz eseri korumak, modern dünyada artık bir tercih değil zorunluluk halini almıştır.

Hukuk sistemimizde, eserinizle alakalı olası ihtilaflara ilişkin elinizi kuvvetlendirebilmek adına zaman damgası kavramı ortaya çıkmıştır. Zaman damgası, bir verinin belirtilen tarihte var olduğunu kanıtlar. Ayrıca oluşturulma tarihi açısından hukuki önem arz eden herhangi bir sözleşmenin imzalanması, paranın gönderilmesi yahut başvurunun yapılması gibi hususlarda da zaman damgası kullanılabilmektedir. Ayrıca, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği yer sağlayıcılar, “Yer sağlayıcı trafik bilgisini altı ay saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü, oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte saklamak ve gizliliğini temin etmekle” yükümlüdür. Kanun koyucu bu yönetmelik ile yer sağlayıcılar açısından zaman damgasını bir tercih değil yükümlülük haline getirmiştir.

Zaman damgası doğrulama yöntemiyle, veri sahibi dahi damgalanan veri üzerinde sonradan değişiklik yapamaz. Bu da verinin güvenilirliğini sağlar. Başka bir yöntem olarak basılı olan eseri notere götürüp tasdik ettirebilirsiniz. Ancak bu yöntem, zaman damgasına nazaran oldukça maliyetli olacaktır. Zaman damgası doğrulama yöntemi hem daha hızlı hem daha ekonomiktir. Ayrıca gelişen teknoloji de veri güvenliğini ve onayını zorlaştırmaktadır. Dijital ortamdaki veriler açısından ıslak imza ve noter yeterli kullanılabilirliği sağlayamamaktadır. Zaman damgası eklenmiş verileriniz, karşılaşabileceğiniz ihtilaflarda kuvvetli bir delil niteliği taşıyacaktır. Bu da eser sahibi olan sizi hem maddi hem manevi açıdan koruma altına alacaktır.

Ancak belirtmek gerekir ki zaman damgası, ilgili verinin tescil edilmesi anlamına gelmez. Bu doğrulama yöntemi ile belirli verinin belirli tarihte elinizde olduğu ortaya konacaktır. Bu sayede de olası uyuşmazlıklarda ispat açısından elinizi kuvvetlendirecektir.

Teknolojik gelişimin hukuk sistemimizdeki yansımalarından biri olan zaman damgası, yukarıda izah edildiği üzere kullanıcılara pek çok kolaylık sağlamaktadır. 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununda belirtilen bu yöntem ile verinin ne zaman damgalandığı ortaya konulur. Bu sayede damgalanan evrakın o tarihte o kişinin elinde olduğu mahkeme nezdinde de kanıtlanabilir. Hukuki açıdan elinizi kuvvetlendirecek bu doğrulama yöntemi sayesinde size ait olanı güvenle saklayabilirsiniz.

Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

0 312 268 34 34