0 312 268 34 34
info@alsahukuk.com
·
Pazartesi - Cuma 09:30-18:00
İletişim Formu

İsim ve Soyisim Değişikliği Nasıl Yapılır?

İsim Değişikliği Davası

Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır, tanınır ve tanımlanır. Adını benimsemeyen, kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması gerekir. İsim Değişikliği Davası nasıl açılır?

Kişinin İsmini Benimseyememesi Değişiklik İçin Yeterlidir | İsim Değişikliği Davası
Hangi Sebeplerle İsim Değiştirilebilir?

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2007/881 E., 2007/8649 K. Ve 22.10.2007 tarihli ilamında şöyledir:

4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca “kişi haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir.” Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de göz önünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad ve soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini ve öncelikle dikkate alınması gerekir.

Türk Medeni Yasasının öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.

Soyad Değişikliği Yapılabilir Mi?

Soyad değişikliği hususunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E.2017/6537 , K. 2017/16938 ve 14.12.2017 tarihli ilamında şöyle denmiştir: “Davacı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; babasının annesini ve kendisini terk ettiğini, 2 yaşındayken annesinden boşandığını, terk ettikten sonra ne maddi ne manevi olarak kendisiyle ilgilenmediğini, biyolojik açıdan babası olması dışında kendisiyle hiçbir duygu bağının olmadığını, baba olarak benimsemediği bir kişinin soyadını taşımanın kendisini inanılmaz derecede rahatsız ettiğini, çevresinde…soyadını taşıyan sadece kendisi olduğunu, ayırca bu soyismin hiçbir konuda gayret sarfetmeyen bir kişiymiş gibi algılanması sebebiyle üzüntüye sebep olduğunu belirterek soyadının Ilgaz olarak düzeltilmesini istemiştir. Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesine göre, haklı nedene dayalı soyadın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

TMK’nın 27. maddesine göre ”Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.

Türk Medeni Kanununun öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan kanıtlar sözü edilen Kanun maddesine göre haklı neden sayılarak soyadın değiştirilmesi yönünden davanın kabulüyle davacının soyadının talep gibi düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.

İsim Değişikliği Davası Nerede Açılır?

İsim ve soy isim değişikliği davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu davada yetkili mahkeme ise davayı açan kişinin yerleşim yeri ya da nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Örneğin, ikametgahı Sincan’da bulunan kişi, Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, isim değişikliği talepli dava dilekçesi ile başvurmalıdır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | İsim Değişikliği Davası | Sincan Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca yabancı statüsündeki kişilerin , Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınan karar ile menşe yani vatandaşı olduğu ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine ilişkin karardır. Bu karar ile kişi Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından çıkarılacaktır. Kişinin bu karara karşı süresi içerisinde itiraz etme hakkı mevcuttur. Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

Deport (Sınır Dışı) Kararına Karşı Nasıl İtiraz Edilir?

Sınır dışı kararı, gerekçeleriyle beraber yabancıya, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. Hakkında deport kararı alınan yabancının karara itiraz amacıyla süre kaybetmeden uzman bir avukattan hukuki yardım almasında fayda vardır.

Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilmektedir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez. | Sincan Avukat

Kimler Hakkında Deport (Sınır Dışı) Kararı Verilir?
  • 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
  • Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
  • Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve
    sahte belge kullananlar
  • Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar
  • Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
  • Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
  • İkamet izinleri iptal edilenler
  • İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
  • Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
  • Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler ya da bu hükümleri ihlale teşebbüs edenler
  • Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
  • Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
  •  İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
  • Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler.
Koruma Statüsü Olan Kişiler Hakkında Deport Kararı Verilebilir Mi?

Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar, Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar, Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler açısından uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir.

Deport Kararı Kaldırmada Görevli ve Yetkili Mahkeme

Deport kararının iptaline ilişkin davalarda görevli mahkeme idare mahkemeleridir. İşlemin idari işlem olmasından dolayı işbu davalarda görevli mahkeme idare mahkemeleridir.

Yetkili mahkeme deport kararını veren idarenin bulunduğu yerdeki idare mahkemeleridir. Yabancı hakkında verilen deport kararının nedenine bağlı olarak kişiye verilen kodun iptali ve kaldırılması için açılacak davada da görev ve yetki kuralı aynıdır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

Avukatın Savunma Dokunulmazlığı

TCK madde 128’de belirtilen İddia ve savunma dokunulmazlığı başlıklı kanun maddesinde;

“Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” denilmektedir.

            Aynı zamanda T.C Anayasası’nın  “Hak arama hürriyeti” başlığı altında 36. Maddesinde;

            “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” derken savunma hakkını iddia ile birlikte hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirmiştir.

Avukat, temsil ettiği tarafın çıkarların, öteki tarafın bundan doğabilecek zararlarını düşünmeden sert ve hatta merhametsiz bir biçimde savunmak durumundadır (A. Egger-İsviçre Medeni Kanunu Şerhi – I.Cilt- Giriş ve kişinin Hukuku – Ankara -1947-Volf Çernis çevirisi Sayfa 299, N. 61/c) (M.R. Karahasan-Tazminat Davaları – İstanbul 1970-sayfa 559) nisimİ.Franko -Şeref ve Haysiyete Tecavüzden doğan manevi zararın tazmini -Ankara 1973-Sayfa 110 vd.)

Savunma Dokunulmazlığının Sınırı Nedir?

Ancak, savunma dokunulmazlığının da bir sınırı mevcuttur ve bu sınır, Egger’in de açıkça belirttiği gibi (age-299) haklı yararları korumanın çizdiği sınır ile sınırlıdır. Diğer bir deyimle dava ile korunan çıkarın haklı gösterdiğinden öteye gitmeyen, bir taşkınlık teşkil etmeyen, hakkın korunması için gerekli bulunan ve yersiz biçimde saldırgan olmayan, objektif bir üslupla yapılan savunma, hukuka aykırı değildir. Buna karşılık, avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif bir tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir.

Savunma dokunulmazlığı ancak leh ve aleyhlerinde hüküm verilebilecek olan taraf ve vekilleri için geçerlidir. Bunlar dışında kalan kimselere yönelik hareket ve sövme fiilleri bu hükümden yararlanamaz.

Son olarak vurgulanması gerek bir husus da ceza davalarında müdafilerin söz ve yazılarından dolayı hükmedilecek tazminattan müdafinin sorumlu olacağıdır.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Vasiyetname ve vasiyetnamenin açılması?

Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur huzurunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya belli koşullarda sözlü beyanı ile geçerli bir şekilde yapılabilir. vasiyetnamenin açılması

Vasiyetnamenin açılması vasiyetname ile ilgili işlemlerden biridir. Vasiyetnamede bulunan tasarrufların içeriğinin anlaşılabilmesi ancak vasiyetnamenin açılması ile mümkündür.

Ölümden sonra vasiyetname ile ne yapılır?

Mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetnameyi saklayan kişi hakime ulaştırmakla yükümlüdür. Vasiyetname mirasbırakanın ölümünden sonra bulunduğunda derhal sulh hakimine ulaştırılmalıdır. Vasiyetname eğer noterde düzenlendiyse hakime ulaştırma görevi notere aittir. Ulaştırmadığı takdirde doğacak zararlardan sorumluluk vasiyetnameyi bulana ya da düzenleyen görevliye ait olacaktır. Vasiyetnamenin açılması için Sulh Hukuk Mahkemesine vasiyetnamenin açılması için dilekçe verilmesi gerekmektedir. Hakim vasiyetnameyi açıp, okumak ve içeriğini incelemek zorundadır. Hakim bu işlemleri bir ay içerisinde yapmalı ve ilgililere bu süre içerisinde vasiyetnamenin içeriğini aktarmalıdır. Vasiyetnamenin ilgililere aktarılması için hakim ilgili herkesi çağıracaktır. İlgili kişiler dilerlerse vasiyetname açıklanırken orada hazır bulunma hakkına sahiptir ancak bu bir zorunluluk değildir.

Türk Medeni Kanunu Madde 595’te şöyle denmektedir: “Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.” Türk Medeni Kanunu Madde 596’da ise “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.”denmektedir. Bu bağlamda miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin sulh hukuk mahkemesine teslimi zorunludur.

Vasiyetname geçersiz bile olsa Sulh Hukuk Mahkemesine teslim edilmelidir. Vasiyetnameyi teslim alan hakim, teslim edilen vasiyetnameyi derhal incelemek; gerekli koruma tedbirlerini derhal almakla yükümlüdür. Türk Medeni Kanunu Madde 597’de ise tebliğ düzenlenmiştir bu maddeye göre: “Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.”

Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Miras bırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

Mirasçılık Belgesi nedir?

Türk Medeni Kanunu Madde 598’de mirasçılık belgesi düzenlenmiştir: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.

Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.” Medeni Kanunun bu maddesine göre mirasçılar ve vasiyet alacaklıları vasiyetnameye 1 ay içinde itiraz edebileceklerdir. Eğer bu süre zarfında itiraz yapılmazsa mirasçılara veraset ilamı verilecektir. Kanunun ilgili maddesinin devamında mirasçılık belgesinin geçersizliğinin ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Ayrıca ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava hakkının saklı tutulduğu da öngörülmüştür. Nihayetinde mirasçılık belgesinin vasiyetnamenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Vasiyetnamenin açılmasında, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E:2013/1944 K:2013/4042 ve 11.3.2013 tarihli kararı doğrultusunda, Sulh Hakiminin görevi, vasiyetnameyi belirlenen günde açarak, açılıp okunduğunu tutanağa geçirilmesini ve tutanağın altının hazır bulunanlar tarafından imzalanmasını sağlamak ve böylece açılma ve okunma işleminin tespitine karar vermektir. Kararla birlikte açılan vasiyetnamenin örneğini ilgililere tebliğ etmek, mirasçılara istekleri halinde bir mirasçılık belgesi vermek ve terekeye dahil malları yasal mirasçılara geçici olarak teslim etmek yahut resmi yönetimi emretmekten ibarettir.

Vasiyetname ile ilgili olan çekişmeler ait olduğu mahkemede ayrıca dava konusu olacağından vasiyetnamenin açılmasına engel oluşturmaz. Vasiyetnamenin itiraza uğramadığının tespitine vasiyetnamenin açılması davasına bakan mahkeme değil vasiyetnamenin tenfizine bakan mahkeme tarafından karar verilir.

SİNCAN MİRAS AVUKATI | ANKARA veraset DAVASI

Miras davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Vasiyetname – Miras Davaları


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

vasiyetnamenin açılması

İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamındaki durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve işçiyi bedenen yahut ruhen engelli durumuna sokan olaylardır. İş kazası nedir? Hangi olaylar iş kazasıdır? İş kazası tazminatı alabilir miyim? İş kazası davası nedir? gibi sorular en çok merak edilen hususlardandır. | İş kazası tazminat davası

İş Kazası Nedir?

İş kazası;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda.

d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.

Kaza geçiren kişinin sigortalı olması, mutlaka bir olay ile karşılaşmış olması ve meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen engelli hale gelmesi gerekmektedir. Bu hallerde iş kazası tazminatına hak kazanılabilmektedir. İş kazası yaşandıktan sonra işveren 3 iş günü içerisinde iş kazası bildirimi yapmakla yükümlüdür.

İş kazasından sonra ilgili tedavi evraklarında iş kazası olarak kayıt girilmesi gerekmektedir. Ayrıca işveren SGK’ya bildirim yapmadı ise verilecek dilekçe ile SGK’ya bildirim işçi tarafından yapılmalıdır.

İş Kazası Davası – İş Kazası Tazminat Davası

İş kazası sebebi ile hem ceza davası hem de hukuk davası ayrı ayrı yürütülmektedir. Ceza davasının konusu Türk Ceza Kanunu kapsamında yer alan ve suç olarak nitelendirilen olaylar iken hukuk davasının konusunu maddi ve manevi tazminat oluşturmaktadır.

Tazminat Davası

İş kazası geçiren işçinin maddi ve manevi tazminat hakkı bulunmaktadır. Maddi tazminatın kalemleri kazanç kaybı, tedavi giderleri, işgücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı zararlar olarak sıralanabilir. Eğer işçi vefat ettiyse işçinin yakınları destekten yoksun kalma tazminatı alabilmektedir. Manevi tazminat ise yaşanan elem ve kederin bir nebze olsun giderilebilmesi amacıyla hükmedilen bir tazminat türüdür.

Burada önemli olan husus iş kazasının meydana gelmesinde işçinin tam ve asli kusurlu olmamasıdır. Ancak kişi tam kusurlu olsa dahi eğer ki iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri tam verilmemiş ve riskler konusunda işçi bilgilendirmemişse yine tazminat hakkına sahip olabilecektir. Burada her olay birbirinden bağımsız ve özel olarak değerlendirilmelidir. Bu konuda uzman bir avukattan kişinin ya da vefat halinde yakınlarının yardım almasında fayda olacaktır. | Ankara – Sincan İş Kazası Avukatı

Ne Kadar Tazminat Alabilirim?

Yaşanan iş kazası neticesi kişinin uğradığı engel oranı, kaza geçiren kişinin yaşı, maaşı gibi etkenler tazminat oranın belirlenmesinde önem teşkil etmektedir. Örneğin iş kazası geçiren ve bu kaza sonucu malul kalan kişinin yaşı genç ise daha çok tazminat söz konusu olacakken aynı maaşı alan daha yaşlı birisi için daha düşük tazminattan bahsedilecektir.

Tazminatın belirlenmesinde yukarıda açıklandığı üzere bakiye ömür önem teşkil etmektedir. Zarar görenin ya da müteveffanın muhtemel (bakiye) ömür sürelerinin hesabına ihtiyaç olmaktadır. Bu süre varsayımsal bir süredir. Bunun için uzun süreden beri muhtemel yaşam tabloları adı verilen tablolardan elde edilen değerler esas alınmaktadır.

SİNCAN İŞ AVUKATI | ANKARA İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

İş kazası davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | İş Kazası Tazminat Davası


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Şirketler hukuku; bir şirketin kuruluş aşamasından tasfiyenin sonlanması aşamasına kadar gelişen süreçleri düzenleyen hukuk dalıdır. Şirketler hukuku kapsamlı ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Ticaret Hukukundan kaynaklanan konuları kapsayan hukuk hizmetini şirket avukatları sağlamaktadır. | Şirket Avukatı

Hangi şirketlere avukat danışmanlık sağlar?

Şahıs şirketleri mevzuat gereği tüzel kişiliği bulunmayan şirketlerdir. Anonim, Limited, Kolektif ve Komandit Şirketler ile Kooperatiflerin tüzel kişiliği bulunmaktadır. Hukuki danışmanlık hizmeti tüm şirketler açısından ehemmiyet teşkil etmektedir. Mevzuatın kapsamlı olması ve uzmanlık gerektirmesi şirket ve kurucular açısından oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için uzman bir avukattan danışmanlık hizmeti almak bir alternatif değil bir gerekliliktir.

Şirket Avukatı Ne Yapar?

Şirket avukatları;

  • Kuruluş aşamasındaki şirketlerin esas sözleşmenin hazırlanması,
  • Hukuki açıdan şirketin tescil ve ilan süreçlerinin takibinin yapılması,
  • Var olan şirketlerin esas sözleşmende değişiklik yapılması,
  • Şirketin sözleşmelerinin düzenlenmesi ve incelenmesi,
  • Haksız rekabete ilişkin anlaşmazlıkların takibinin yapılması,
  • Oluşabilecek İşveren-İşçi ihtilaflarında şirketin haklarının korunması,
  • İşçi özlük dosyası hakkında hukuki danışmanlık verilmesi,
  • Sözleşmelerin feshine ilişkin hukuki danışmanlık sağlanması,
  • İş güvenliği açısında hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi,
  • Alacaklarının tahsili amacıyla icra takibi ve dava süreçlerinin yürütülmesi,
  • Genel kurul ve yönetim kurullarının hukuka uygun şekilde düzenlenmesinin sağlanması,
  • Şirket tebligatlarının takibi, maaş hacizlerine cevap düzenlenmesi,
  • Gelen ihtarnamelere cevap düzenlenmesi ve ihtarname hazırlanması gibi hususlarda hizmet sağlamaktadırlar.

Şirket vekili, bir şirketin hukuki açıdan kendini güvende hissedebilmesi için hizmet sağlamaktadır. Bu hususta en küçük bir hata bile telafisi olmayan sonuçlara yol açabileceğinden Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında uzman bir avukattan yardım almanızda fayda olacaktır.

SİNCAN ŞİRKET AVUKATI | ANKARA ŞİRKET VEKİLİ

Şirketinizde uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Sincan Organize Sanayi Bölgesinin (Sincan OSB Şirket  Avukatı) yakınındaki Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

şirket avukatı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.71 uyarınca “dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığı ile açabilir ve takip edebilir.” Devamında m.72 göre “davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde, kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümleri uygulanır.”

Bazı durumlarda vekilin davayı takip etmesi için vekaletnamede özel yetki bulunması gerekir. Böyle durumlarda özel yetki gerektiren hakların kullanılması için vekile, vekalet veren tarafından verilen vekaletnamede özel yetkinin tanınması gerekir. Özel yetki gerektiren durumlarda vekile verilen vekaletnamede özel yetkinin bulunmaması halinde söz konusu işlemler yapılamaz. Bu işlemler HMK m.74’te şu şekilde sayılmıştır;

“Açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

  • Sulh olamaz,
  • Hâkimi reddedemez,
  • Davanın tamamını ıslah edemez,
  • Yemin teklif edemez,
  • Yemini kabul, iade ya da reddedemez,
  • Başkasını tevkil edemez (vekilin bir başkasını vekil tayin etmesi)
  • Haczi kaldıramaz,
  • Müvekkilinin iflasını isteyemez,
  • Tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,
  • Konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,
  • Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz,
  • Davadan ya da kanun yollarından feragat edemez,
  • Karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,
  • Yargılamanın iadesi yoluna gidemez,
  • Hakimlerin fiilleri aleyhine devlet aleyhine tazminat davası açamaz,
  • Hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.(boşanma, isim değişikliği, miras reddi vb.)

Söz konusu durumlar kanunda sınırlı olarak sayılmıştır.

HMK m.74’te sayılan konularda vekilin açıkça yetkisi bulunması gerekmektedir. Vekilin bu hallerde yetkisinin bulunması bir dava şartıdır. Dava şartlarından birinin eksik olması halinde nasıl hareket edileceği HMK m.115’te belirtilmiştir. Vekaletnamede bulunması gereken özel yetkinin bulunmadığı hallerde bu durumun giderilmesi mümkün bir dava şartı olduğu Yargıtay Kararları doğrultusunda söylenebilir. Buna göre HMK m.115/2 uyarınca “Mahkeme dava şartı noksanlığı tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak söz konusu eksiklik giderilmesi mümkün ise bu durumda eksikliğin giderilmesi için Mahkeme kesin süre verir. Kesin sürede eksikliğin giderilmemesi halinde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verir.”

ÖRNEK YARGITAY KARARI

T.C. YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ 1997/6795 E., 1997/8177 K., 11.7.1997 T.
MİRASIN REDDİ ( Genel Vekaletnameyle Yapılabileceği )

  • ÖZEL VEKALETNAME GEREKTİREN İŞLEMLER
  • GENEL VEKALETNAME ( Mirasın Reddi İçin Yeterli Olduğu )
  • VEKALETNAME ( Mirasın Reddinde Özel Vekaletname Gerekmeyeceği )

818/m.386,388,390
1136/m.171
1086/m.33,63
743/m.545

ÖZET : Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan olmadığından, mirasın reddi genel vekaletname ile yapılabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Vekalet, vekilin yapması gereken işin gerektirdiği tüm işlemleri kapsar. Ancak özel yetkisi olmadan vekil dava açamaz, sulh olmaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir taşınması temlik veya bir hak ile sınırlayamaz ( BK. md. 388 ). Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 63. maddesi gereği bunlara ilaveten, ibrada bulunamaz, davayı kabul veya davadan feragat edemez, yöneltilen yemini kabul veya dava konusunu kabz edemez ve haczi çözdüremez. Bunların dışında hakimlerin reddi ( HUMK. 33), başkasına vekalet verilmesi ( BK. 390, Avukatlık K.171 ), hakimler aleyhine dava açılması, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması hallerinde de özel yetki gereken haller arasında öngörülmüştür. Niteliği itibariyle şahsa sıkı sıkıya bağlı ( evlenme gibi ) hakların bizzat kullanılması zorunlu ise de, diğer şahsa bağlı haklar özel yetkili vekil aracılığı ile kullanılabilir

Vekilin müvekkilinden özel yetki alması gereken haller kanunlarda sayılmıştır. Borçlar Kanunu’nun 388. maddesinde ortaya konan genel sınırlamanın istisnası kanunda gösterilmedikçe, genel kural uyarınca, vekilin işin gerektirdiği tüm yetkilerle donatıldığını kabul işlem güvenliği ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Özel yetki gerektiren haller benzetme yolu ile genişletilemez. Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan değildir. Yasaların öngörmediği bir konunun tüzükle benimsenmesine geçerlilik tanınamaz. Medeni Kanun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 40. maddesinde öngörülen “talep bu konuda yetkisi olan vekil tarafından yapılmış ise” ibaresi yasada yer almadığından mirasın reddinin özel vekaletname gerektirdiği şeklinde yorumlanamaz. Buradaki sözler işin gereği konusunda genel vekaletnamenin bulunmasını ifade eder.

Kaldı ki, sonradan verilen özel vekaletname ile vekilin yaptığı işleme icazet verilmiştir. İcazet, yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemlere geçerlilik verir, icazetin hükümleri geriye yürür ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 7.4.1965 gün ve 1-26/149 sayılı kararı ).

Bu itibarla, işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi, gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine 11.7.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların, mahkeme kararıyla evliliğin sonra ermesinden sonra paylaştırılmasını konu alan davaya mal paylaşım davası denir. Bu dava boşanma davasıyla birlikte açılabileceği gibi boşanma davasının sonuçlanmasından sonra da açılabilir. Boşanma davasıyla birlikte açılması durumunda ise mahkeme, boşanma davasını bekletici mesele yaparak mal paylaşım davasını boşanma davasının sonuçlanmasına kadar bekletir. Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra mal paylaşım davası görülmeye başlanır. Boşanma Mal Paylaşım Davası

Türk Medeni Kanun’da eğer eşler arasında evlilik birliği içerisinde edinilen mallar için mal rejimi belirlenmemiş ise kural edinilmiş mal rejimi geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. TMK’nın yürürlük tarihi 01.01.2002 olduğundan dolayı bu tarihten sonraki mal rejimi belirlenmemiş evlilikler için edinilmiş mal rejimi uygulama alanı bulmaktadır.

MAL PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?

Mal paylaşım davasının amacı eşlerin evlilik birliği içerisinde edindikleri malların boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte paylaşılmasıdır. Bundan dolayı eşlerim evlilik birliği kurulmadan önce edindikleri mallar, mal paylaşım davasına dahil edilmezler. Mal paylaşımı davası görülürken malların paylaşımı yapılırken dikkat edilen hususlar şunlardır:

Boşanmada mal paylaşımı yapılırken öncelikle her eş kendi kişisel mallarını geri alır, yani bu mallar paylaşıma dahil edilmez. Kişisel mal sayılan bu mallar şunlardır:

  • Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  • Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları
  • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına hasredilebilecek eşyalar,
  • Yukarıdaki kişisel mallar yerine geçen değerler (Satış, takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler).
EDİNİLMİŞ MAL NEDİR?

Her eş kendi kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik içerisinde elde edilen “edinilmiş mallar” yarı yarıya paylaşılır. Evlilik içerisinde elde edilen “edinilmiş mallar” kanunda şu şekilde tarif edilmiştir:

  • Çalışmasının karşılığı olan edimler,
  • Yukarıda saydığımız kişisel malların gelirleri (malın kendisi değil, geliri hesaba katılır mesela kişisel malın kira geliri),
  • SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
  • Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar (örneğin çalışan eşin iş kazası geçirmesi nedeniyle elde ettiği maddi tazminat),
  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler.

Kural olarak evlilik birliği içerisinde elde edilen mallar edinilmiş mal sayıldığı için aksini iddia eden yani malın kişisel mal olduğunu iddia eden tarafın, bu iddiasını kanıtlaması gerekir. Kanıtlayamadığı takdirdi o mal edinilmiş mallar kategorisinde göre paylaşıma tabi olacaktır. Eşler hangi malların kişisel mal sayılacağına dair evlilik birliği içerisinde sözleşme yaparak belirleyebilirler.

Mal paylaşımı yapılırken eşlerden biri veya her ikisi de denkleştirme hesabı yapılmasını isteyebilir. Bu durum TMK m.230’da düzenlenmiş olup, kişisel bir malın borcu edinilmiş mallardan veyahut edinilmiş malın borcu kişisel mallardan ödenmiş olması gibi durumlarda talep edilir. Sadece bulunan borcun ödenmesinden değil, aynı zamanda malların edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına yapılan katkı gibi durumlarda da denkleştirme talebi istenebilmektedir.

DAVA AÇMA SÜRESİ

Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır (Yargıtay HGK – 2013/520 k). Bu sürenin geçmesiyle mal paylaşımın yapılmasına dair talepte bulunulması mümkün değildir. Boşanma davası ile açılan mal paylaşım davalarında mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini beklemesinden dolayı zamanaşımı sorunu böylelikle daha kolay bertaraf edilmektedir. Aynı zamanda mal paylaşım davası, belirsiz alacak davası olarak açılmalıdır.

GÖREVLİ MAHKEME

Boşanma durumunda olan eşlerin açtığı mal paylaşım davaları 4787 sayılı Kanuna göre Aile Mahkemesinde açılır.

YETKİLİ MAHKEME

Mal paylaşım davasında yetkili olan mahkeme TMK m.214’ göre;

  • Eşlerden birinin ölümü sebebiyle mal rejimi sona ermesi durumunda, ölenin son yerleşim yeri mahkemesi mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir.
  • Mahkemenin boşanma kararı, evliliğin iptali veya mal ayrılığına karar vermesi durumda bu davalara bakmakla yetkili olan mahkeme, mal paylaşımı davasına bakmakla da yetkilidir.
  • Yukarıdaki iki durum haricindeki diğer tüm hallerde davalı eşin son yerleşim yeri mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir.
ANLAŞMALI BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI

Tarafların anlaşmalı boşanma için hazırladıkları protokolde evlilik birliği içerisinde edindikleri malları anlaşmaya vardıkları şekilde paylaşabilirler. Taraflar isterse edinilmiş mal rejiminde olduğu gibi paylaşabilecekleri gibi isterlerse kendiler başka bir oranda belirleyebilirler. Eğer taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımı için herhangi bir hüküm koymamışlar ise boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinden mal paylaşım davası açabilirler.

Boşanma sonrası mal paylaşım davalarında iyi bir boşanma avukatından yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Boşanma AvukatıSincan Aile Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Boşanma Mal Paylaşım Davası

Gelişen teknoloji ile birlikte şahsınızın hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema gibi her nevi fikir ve sanat ürünlerinin insanlara ulaşması her ne kadar kolaylaşmış olsa da bu husus eserlerin hukuki korunma ihtiyacını da arttırmıştır.

Eser sahibi olarak meydana getirdiğiniz eserin hem bütünü hem de parçaları üzerinde maddi ve manevi haklara sahipsinizdir. Ancak ürettiğiniz eserin bir başkası tarafından kendine mal edilmesi ne yazık ki ülkemizde ve tüm dünyada sık karşılaşılan bir durumdur. Bu açıdan türlü meşakkatli süreçler sonucunda ortaya koyduğunuz eseri korumak, modern dünyada artık bir tercih değil zorunluluk halini almıştır.

Hukuk sistemimizde, eserinizle alakalı olası ihtilaflara ilişkin elinizi kuvvetlendirebilmek adına zaman damgası kavramı ortaya çıkmıştır. Zaman damgası, bir verinin belirtilen tarihte var olduğunu kanıtlar. Ayrıca oluşturulma tarihi açısından hukuki önem arz eden herhangi bir sözleşmenin imzalanması, paranın gönderilmesi yahut başvurunun yapılması gibi hususlarda da zaman damgası kullanılabilmektedir. Ayrıca, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği yer sağlayıcılar, “Yer sağlayıcı trafik bilgisini altı ay saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü, oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte saklamak ve gizliliğini temin etmekle” yükümlüdür. Kanun koyucu bu yönetmelik ile yer sağlayıcılar açısından zaman damgasını bir tercih değil yükümlülük haline getirmiştir.

Zaman damgası doğrulama yöntemiyle, veri sahibi dahi damgalanan veri üzerinde sonradan değişiklik yapamaz. Bu da verinin güvenilirliğini sağlar. Başka bir yöntem olarak basılı olan eseri notere götürüp tasdik ettirebilirsiniz. Ancak bu yöntem, zaman damgasına nazaran oldukça maliyetli olacaktır. Zaman damgası doğrulama yöntemi hem daha hızlı hem daha ekonomiktir. Ayrıca gelişen teknoloji de veri güvenliğini ve onayını zorlaştırmaktadır. Dijital ortamdaki veriler açısından ıslak imza ve noter yeterli kullanılabilirliği sağlayamamaktadır. Zaman damgası eklenmiş verileriniz, karşılaşabileceğiniz ihtilaflarda kuvvetli bir delil niteliği taşıyacaktır. Bu da eser sahibi olan sizi hem maddi hem manevi açıdan koruma altına alacaktır.

Ancak belirtmek gerekir ki zaman damgası, ilgili verinin tescil edilmesi anlamına gelmez. Bu doğrulama yöntemi ile belirli verinin belirli tarihte elinizde olduğu ortaya konacaktır. Bu sayede de olası uyuşmazlıklarda ispat açısından elinizi kuvvetlendirecektir.

Teknolojik gelişimin hukuk sistemimizdeki yansımalarından biri olan zaman damgası, yukarıda izah edildiği üzere kullanıcılara pek çok kolaylık sağlamaktadır. 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununda belirtilen bu yöntem ile verinin ne zaman damgalandığı ortaya konulur. Bu sayede damgalanan evrakın o tarihte o kişinin elinde olduğu mahkeme nezdinde de kanıtlanabilir. Hukuki açıdan elinizi kuvvetlendirecek bu doğrulama yöntemi sayesinde size ait olanı güvenle saklayabilirsiniz.

Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

0 312 268 34 34