0 312 268 34 34
info@alsahukuk.com
·
Pazartesi - Cuma 09:30-18:00
İletişim Formu

İş Kazaları ve İşçi Sağlığı Güvenliği: 5510 Sayılı İş Kanunu’na Göre

5510 Sayılı İş Kanunu’na Göre – İş Kazaları ve Güvenliği

İşyerlerinde meydana gelen iş kazaları, çalışanların sağlığını ve güvenliğini tehdit eden ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkar. Türkiye’de iş kazalarıyla ilgili düzenlemeler İş Kanunu’nda yer almaktadır. 5510 sayılı İş Kanunu, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki yükümlülüklerini belirlemekte ve iş kazalarının önlenmesi için çeşitli hükümler içermektedir. İş Kazaları ve İşçi Sağlığı Güvenliği: 5510 Sayılı İş Kanunu’na Göre – İş Kazaları ve Güvenliği

İş Kazası Kavramı ve Bildirim Yükümlülüğü

İş Kazaları, çalışanların işleriyle ilgili olarak meydana gelen ve ölüm, yaralanma veya hastalık sonucunu doğuran olayları ifade eder. İşverenler, işyerlerinde meydana gelen iş kazalarını en kısa sürede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na veya ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna bildirmekle yükümlüdür. Bildirim yükümlülüğü, işverenin iş kazalarını yetkili makamlara zamanında ileterek gerekli önlemlerin alınmasını sağlamayı amaçlar.

İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir dizi yükümlülüğe sahiptir. İşyerinde çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak işverenin sorumluluğundadır. İşverenler, işyerindeki tehlikeleri belirlemeli, risk değerlendirmesi yapmalı ve alınması gereken önlemleri belirlemelidir. İşveren, çalışanların eğitimini sağlamalı, gerekli koruyucu ekipmanları temin etmeli ve çalışma koşullarını düzenlemelidir.

İşyerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu

İşveren, iş sağlığı ve güvenliği konularında çalışanların katılımını sağlamak ve işyerindeki sorunları ele almak için İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nu oluşturmalıdır. Kurul, işveren temsilcileri ve işçi temsilcilerinden oluşur. İşçi temsilcileri, çalışanların iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili konularda görüşlerini dile getirir ve çözüm önerileri sunar.

İş Kazalarının Raporlanması ve Araştırılması

İşyerinde meydana gelen iş kazaları derhal işverene veya yetkilendirilmiş bir personele bildirilmelidir. İşveren, iş kazalarını detaylı bir şekilde incelemeli ve kazanın nedenlerini araştırmalıdır. Kazaların nedenleri belirlenmeli ve benzer olayların tekrarlanmasını önlemek için önlemler alınmalıdır. İş kazalarıyla ilgili raporlar tutulmalı ve gerekli durumlarda yetkili kurumlarla paylaşılmalıdır.

Cezai ve Hukuki Yaptırımlar

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini ihlal ettiklerinde cezai ve hukuki yaptırımlara tabi tutulabilirler. Kanuna göre, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği düzenlemelerine uymaması durumunda para cezaları uygulanabilir. Ayrıca, iş kazalarının meydana gelmesinde ihmal veya kusurun olduğu tespit edilirse, işveren hukuki sorumluluk altına girebilir ve mağdurlar tazminat talep edebilir.

Sonuç

5510 sayılı İş Kanunu, iş kazalarının önlenmesi ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliğinin korunması amacıyla önemli hükümler içermektedir. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumlulukları vardır ve bu sorumluluklarını yerine getirmek zorundadırlar. İş kazalarının önlenmesi, çalışanların sağlığının korunması ve işyerlerinde güvenli bir ortamın sağlanması, işverenlerin ve çalışanların ortak sorumluluğudur.

Davalarınızda uzman iş avukatından yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan İş Avukatı | Ankara İşçi Davaları


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Ceza Avukatı – Ankara Ağır Ceza Avukatı

Türkiye’de avukatlık mesleğinde uzmanlaşma veya “ceza avukatı” olarak adlandırılan bir alan mevcut değildir. Yasal olarak ceza avukatı adı altında bir dal tanımlanmamıştır. Halk tarafından, ceza davalarında çalışan avukatlara “ceza avukatı, ağır ceza avukatı” denildiği görülmektedir. Toplum tarafından “ceza avukatı” olarak tanımlanan avukatların işinden ve öneminden bahsedeceğiz.

Ceza avukatları, toplumun en hassas sorunlarından biri olan kişi özgürlüğü ve mağdur haklarıyla ilgilenir. Her avukat gibi ceza avukatı da savunma görevini yerine getirmeye çalışır. Ancak, ceza avukatının savunma görevi diğer avukatlık branşlarından farklılık gösterir. Ceza avukatı, doğrudan kişi özgürlüğünü etkileyen bir alanda görev yapar.

Müdafi Nedir?

Ceza avukatı, şüpheli veya sanığı savunurken müdafi olarak adlandırılır. Müdafi kelimesi, Arapça kökenli bir kelime olup koruyan, savunan anlamına gelir. Bu terim, ceza yargılamasında şüpheli veya sanığı savunan, haklarını koruyan ve yargılama sürecinde onları temsil eden avukatı tanımlamak için kullanılır.

Mevzuatta “ağır ceza avukatı” tanımına denk düşen bir düzenleme yoktur. Ağır ceza mahkemelerinde görülen davalar, ceza hukukunun önemli bir bölümünü oluşturduğundan bu davalarla ilgilenen avukatlara toplumda “ağır ceza avukatı” denilmektedir.

Ceza Avukatı Ne Yapar?

Ceza avukatları, duruşmalarda şüpheli veya sanığın yerine geçip beyanda bulunamazlar. Avukatlar, sadece hukuki temsilci olarak müvekkillerini mahkeme önünde savunurlar. Olayın detaylarını anlatma yetkisi yargılanan kişiye aittir. Ceza muhakemesi, yaşanan bir olayın mahkemede deliller aracılığıyla yeniden canlandırılması sürecidir. Gerçekleşen bir olayın nasıl olduğunu sadece olayın içinde bulunan kişiler bilebilir.

Ceza avukatları, sanık adına deliller sunabilir, sunulan delilleri değerlendirebilir, itirazlar yapabilir ve tanıklara, müştekilere ve diğer mahkeme katılımcılarına olayı aydınlatmak ve müvekkilini savunmak amacıyla sorular sorabilirler.

Ceza avukatı, aynı davada birden fazla kişiyi savunabilir. Savunduğu kişi sayısı önemli değildir ve yüzlerce kişiyi aynı anda savunabilir. Ancak, savunduğu kişiler arasında menfaat çelişkisi olmamalıdır. Aksi takdirde, müvekkiller arasında meydana gelen menfaat çelişkisi nedeniyle savunma hakkı zarar görebilir.

Ceza Avukatının Görevi Ne Zaman Biter?

Ceza avukatının görevi, takip ettiği davada kararın kesinleşmesiyle sona erer. Kararın kesinleşmesiyle birlikte avukatın görevi sona erer. Yerel mahkeme tarafından verilen karardan sonra Yargıtay aşaması başlar ve avukat genellikle bu süreci de takip etmelidir. Ancak, sözleşme gereği farklı bir durumda olabilir.

Toplumda, ceza avukatlarının suçluları savunduğu şeklinde genel bir yanılgı bulunmaktadır. Ancak, avukatlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanarak sadece hukuki yönüyle savunma yaparlar. Avukatlar yargı mensubudur ve görevi toplum açısından önem arz eder.

Ceza Avukatının Önemi

Ceza avukatları, hukukun en çekişmeli ve sorunlu alanında faaliyet göstermektedirler. Toplumun yargı sistemine olan güveni ve avukatların rolü nedeniyle, ceza avukatları görevlerini yerine getirirken meslek etik kurallarına dikkat etmelidirler. Bu nedenle, ceza avukatları, adliye pratiğinde yerleşmiş olan bu terimleri kullanmaktadırlar. Bununla birlikte, ceza avukatları, ceza davalarında adil bir savunma sağlamak ve müvekkillerinin haklarını korumak için yoğun bir çaba sarf etmektedirler.

Sonuç

Türkiye’de ayrı bir “ağır ceza avukatı” branşı bulunmamaktadır. Ceza davalarında görev alan avukatlar genel olarak “ceza avukatı” olarak adlandırılmaktadır. Ceza avukatlarının görevi, hukuki temsil sağlamak, delilleri sunmak, itirazlarda bulunmak ve müvekkillerini savunmaktır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Ağır Ceza Avukatı | Ankara Ceza Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

ceza avukatı

Dolandırıcılık Suçu – Ceza Avukatı

Dolandırıcılık suçu, toplumun huzurunu bozan ve insanların malvarlığına zarar veren ciddi bir suçtur. Dolandırıcılık suçunun unsurları, suçun konusu, fail-mağdur ilişkisi ve eylem şekli olarak özetlenebilir. Bu makalede dolandırıcılık suçunun unsurlarını ve işleyişini ele alacak ve konuyu detaylı bir şekilde açıklayacağız.

  1. Suçun Konusu: Dolandırıcılık suçunun konusu, malvarlığına ilişkin herhangi bir değerdir. Bu değer taşınır veya taşınmaz bir mal olabileceği gibi, bir alacak hakkı da olabilir. Dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına yönelik bir hile veya aldatma yöntemiyle yapılan dolandırıcılık eylemini içermektedir.
  2. Fail-Mağdur İlişkisi: Dolandırıcılık suçunun failine ve mağduruna ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, dolandırıcılık suçunun faili ve mağduru herkes olabilir. Suçun işlenmesi sırasında fail, mağduru aldatmak ve kandırmak suretiyle malvarlığına zarar verirken, mağdur da dolandırıcının hilesine veya aldatmasına maruz kalan kişidir.
  3. Eylem: Dolandırıcılık suçunun oluşması için hileli bir davranışın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Fail, mağduru aldatmak suretiyle kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlamak amacıyla hareket eder. Bu aldatma yöntemleri çeşitlilik gösterebilir ve dolandırıcının yaratıcı ve manipülatif davranışlarına dayanır. Dolandırıcı, mağdurun güvenini kazanarak onu aldatır ve malvarlığına zarar verir.

Dolandırıcılık suçu, toplumun güvenini sarsan ve insanların malvarlığına zarar veren ciddi bir suçtur. Suçun konusu malvarlığına ilişkin herhangi bir değer olabilir. Dolandırıcılık suçunun işlenmesi için failin hileli davranışlar sergilemesi ve mağduru aldatması gerekmektedir. Dolandırıcılık suçunun önlenmesi ve suçluların adalet önünde hesap vermesi için etkin önlemler alınması önemlidir.

Dolandırıcılık Suçunda Hafifletici Sebep

Türk Ceza Kanunu’nun madde 159 hükmüne göre, dolandırıcılık suçunun hukuki bir alacağın tahsiline yönelik olarak gerçekleştirilmesi halinde, cezanın hafifletilmesi mümkün olabilir. Bu durumda, suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.

Madde 159’a göre, dolandırıcılık suçunun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsil amacıyla işlenmesi durumunda, şikayet üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilebilir.

Bu düzenleme, hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yapılan dolandırıcılık eylemlerinde suçlunun pişmanlık göstermesi veya mağduru tazmin etmesi durumunda cezanın hafifletilmesini sağlamaktadır. Ancak bu hüküm, suçun diğer unsurlarının da mevcut olduğu durumlarda uygulanabilir ve cezanın tamamen ortadan kalkması anlamına gelmez.

Dolandırıcılık Suçunun Cezası Ne Kadar?

Dolandırıcılık suçunun basit halinin cezası, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine göre bir yıldan beş yıla kadar hapis ve Beşbin güne kadar adli para cezasını içermektedir.

Dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerinin gerçekleşmesi durumunda ise üç yıldan on yıla kadar hapis ve Beşbin güne kadar adli para cezasına hükmedilmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun madde 158/1-e, f, j, k, l bentlerinde belirtilen hallerle işlendiği durumda, dolandırıcılık suçu için hapis cezasının alt sınırı dört yıldan az olamazken, adli para cezası miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olmayacaktır.

Dolandırıcılık Suçu Şikayete Bağlı Mı?

Dolandırıcılık suçu, re’sen soruşturulacak ve şikâyete bağlı olmayan bir suçtur. Bununla birlikte, suçun hafifletici bir nedeni olan hukuki bir alacağın tahsili amacıyla işlenmesi durumunda suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olacaktır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Ceza Avukatı | Ankara Ceza Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

dolandırıcılık suçu

Hırsızlık Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun Kişilere Karşı Suçlar başlıklı İkinci Kısmının Onuncu Bölümü, Malvarlığına Karşı Suçlar başlığı altında hırsızlık suçunu düzenlemiştir. Hırsızlık suçu, toplum düzeni ve güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir ve cezası da caydırıcı niteliktedir. İşte hırsızlık suçu ve cezası hakkında detaylı bilgiler:

Hırsızlık Suçu ve Temel Hali

Türk Ceza Kanunu m.141’de düzenlenen hırsızlık suçu, bir kişinin başka bir kişinin mülkiyetindeki bir malı, o malın sahibinin rızası olmadan zorla veya hileli yollarla elde etmesini ifade eder. Bu suç, malvarlığına karşı işlenen en temel suçlardan biridir. Hırsızlık suçu işlendiğinde, suçlu 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Nitelikli Haller ve Cezalar

Türk Ceza Kanunu m.142 ve m.143’te, hırsızlık suçu işlenirken cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Örneğin, hırsızlık suçu işlenirken silah veya diğer tehlikeli aletler kullanılmışsa veya suç gece saatlerinde işlenmişse, suçlu daha ağır bir ceza alır. Nitelikli haller, suçun daha tehlikeli ve ciddi bir şekilde işlendiği durumları kapsar.

Cezanın Azaltılması

Türk Ceza Kanunu m.144 ve m.145’te ise hırsızlık suçunun cezasının azaltılmasını gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Örneğin, hırsızlık suçu işlenirken malın sahibinin rızası alınmışsa veya suçlu zararını karşılamak veya mağduru tazmin etmek için tedbirler almışsa, ceza miktarı azaltılabilir.

Kullanım Hırsızlığı ve Zorunluluk Hali

Türk Ceza Kanunu m.146’da kullanım hırsızlığı düzenlenmiştir. Kullanım hırsızlığı, bir kişinin başka bir kişinin malını hukuka aykırı olarak elde etmemesi, ancak o malı hukuka aykırı şekilde kullanması anlamına gelir.

Türk Ceza Kanunu m.147’de ise zorunluluk hali düzenlenmiştir. Zorunluluk hali, bir kişinin kendisinin veya başkasının hayatını veya beden bütünlüğünü korumak amacıyla hırsızlık suçunu işlemesini gerektiren olağanüstü durumları kapsar. Bu durumlarda, suç işleyen kişi hukuki bir mazerete sahip olabilir ve ceza sorumluluğu ortadan kalkabilir.

Etkin Pişmanlık Hükmü

Türk Ceza Kanunu m.168’de, malvarlığına karşı işlenen suçlar açısından etkin pişmanlık hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, hırsızlık suçu işleyen kişi, suçun işlendiği anda veya daha sonra malın tamamını geri verirse veya zararın tazminini yaparsa cezadan kısmen veya tamamen muaf tutulabilir.

Sonuç

Türk Ceza Kanunu’nun hırsızlık suçunu düzenleyen hükümleri, malvarlığına karşı işlenen suçları caydırmak ve korumak amacıyla oluşturulmuştur. Hırsızlık suçu, malın zorla veya hileli yollarla elde edilmesini ifade eder ve cezası, suçun niteliğine göre değişebilir. Nitelikli haller, cezayı artırırken, cezanın azaltılması veya etkin pişmanlık hükmü ise suçlu için ceza indirimi sağlayabilir. Bu nedenle, hırsızlık suçuyla ilgili hükümleri ve cezaları anlamak, toplum düzeni ve güvenliği açısından önemlidir.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Ceza Avukatı | Ankara Ceza Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

hırsızlık suçu ve cezası
hırsızlık suçu ve cezası

İsim Değişikliği Davası

Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır, tanınır ve tanımlanır. Adını benimsemeyen, kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması gerekir. İsim Değişikliği Davası nasıl açılır?

Kişinin İsmini Benimseyememesi Değişiklik İçin Yeterlidir | İsim Değişikliği Davası
Hangi Sebeplerle İsim Değiştirilebilir?

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2007/881 E., 2007/8649 K. Ve 22.10.2007 tarihli ilamında şöyledir:

4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca “kişi haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir.” Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de göz önünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad ve soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini ve öncelikle dikkate alınması gerekir.

Türk Medeni Yasasının öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.

Soyad Değişikliği Yapılabilir Mi?

Soyad değişikliği hususunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E.2017/6537 , K. 2017/16938 ve 14.12.2017 tarihli ilamında şöyle denmiştir: “Davacı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; babasının annesini ve kendisini terk ettiğini, 2 yaşındayken annesinden boşandığını, terk ettikten sonra ne maddi ne manevi olarak kendisiyle ilgilenmediğini, biyolojik açıdan babası olması dışında kendisiyle hiçbir duygu bağının olmadığını, baba olarak benimsemediği bir kişinin soyadını taşımanın kendisini inanılmaz derecede rahatsız ettiğini, çevresinde…soyadını taşıyan sadece kendisi olduğunu, ayırca bu soyismin hiçbir konuda gayret sarfetmeyen bir kişiymiş gibi algılanması sebebiyle üzüntüye sebep olduğunu belirterek soyadının Ilgaz olarak düzeltilmesini istemiştir. Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesine göre, haklı nedene dayalı soyadın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

TMK’nın 27. maddesine göre ”Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.

Türk Medeni Kanununun öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan kanıtlar sözü edilen Kanun maddesine göre haklı neden sayılarak soyadın değiştirilmesi yönünden davanın kabulüyle davacının soyadının talep gibi düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.

İsim Değişikliği Davası Nerede Açılır?

İsim ve soy isim değişikliği davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu davada yetkili mahkeme ise davayı açan kişinin yerleşim yeri ya da nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Örneğin, ikametgahı Sincan’da bulunan kişi, Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, isim değişikliği talepli dava dilekçesi ile başvurmalıdır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | İsim Değişikliği Davası | Sincan Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Avukatın Savunma Dokunulmazlığı

TCK madde 128’de belirtilen İddia ve savunma dokunulmazlığı başlıklı kanun maddesinde;

“Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” denilmektedir.

            Aynı zamanda T.C Anayasası’nın  “Hak arama hürriyeti” başlığı altında 36. Maddesinde;

            “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” derken savunma hakkını iddia ile birlikte hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirmiştir.

Avukat, temsil ettiği tarafın çıkarların, öteki tarafın bundan doğabilecek zararlarını düşünmeden sert ve hatta merhametsiz bir biçimde savunmak durumundadır (A. Egger-İsviçre Medeni Kanunu Şerhi – I.Cilt- Giriş ve kişinin Hukuku – Ankara -1947-Volf Çernis çevirisi Sayfa 299, N. 61/c) (M.R. Karahasan-Tazminat Davaları – İstanbul 1970-sayfa 559) nisimİ.Franko -Şeref ve Haysiyete Tecavüzden doğan manevi zararın tazmini -Ankara 1973-Sayfa 110 vd.)

Savunma Dokunulmazlığının Sınırı Nedir?

Ancak, savunma dokunulmazlığının da bir sınırı mevcuttur ve bu sınır, Egger’in de açıkça belirttiği gibi (age-299) haklı yararları korumanın çizdiği sınır ile sınırlıdır. Diğer bir deyimle dava ile korunan çıkarın haklı gösterdiğinden öteye gitmeyen, bir taşkınlık teşkil etmeyen, hakkın korunması için gerekli bulunan ve yersiz biçimde saldırgan olmayan, objektif bir üslupla yapılan savunma, hukuka aykırı değildir. Buna karşılık, avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif bir tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir.

Savunma dokunulmazlığı ancak leh ve aleyhlerinde hüküm verilebilecek olan taraf ve vekilleri için geçerlidir. Bunlar dışında kalan kimselere yönelik hareket ve sövme fiilleri bu hükümden yararlanamaz.

Son olarak vurgulanması gerek bir husus da ceza davalarında müdafilerin söz ve yazılarından dolayı hükmedilecek tazminattan müdafinin sorumlu olacağıdır.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Vasiyetname ve vasiyetnamenin açılması?

Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur huzurunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya belli koşullarda sözlü beyanı ile geçerli bir şekilde yapılabilir. vasiyetnamenin açılması

Vasiyetnamenin açılması vasiyetname ile ilgili işlemlerden biridir. Vasiyetnamede bulunan tasarrufların içeriğinin anlaşılabilmesi ancak vasiyetnamenin açılması ile mümkündür.

Ölümden sonra vasiyetname ile ne yapılır?

Mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetnameyi saklayan kişi hakime ulaştırmakla yükümlüdür. Vasiyetname mirasbırakanın ölümünden sonra bulunduğunda derhal sulh hakimine ulaştırılmalıdır. Vasiyetname eğer noterde düzenlendiyse hakime ulaştırma görevi notere aittir. Ulaştırmadığı takdirde doğacak zararlardan sorumluluk vasiyetnameyi bulana ya da düzenleyen görevliye ait olacaktır. Vasiyetnamenin açılması için Sulh Hukuk Mahkemesine vasiyetnamenin açılması için dilekçe verilmesi gerekmektedir. Hakim vasiyetnameyi açıp, okumak ve içeriğini incelemek zorundadır. Hakim bu işlemleri bir ay içerisinde yapmalı ve ilgililere bu süre içerisinde vasiyetnamenin içeriğini aktarmalıdır. Vasiyetnamenin ilgililere aktarılması için hakim ilgili herkesi çağıracaktır. İlgili kişiler dilerlerse vasiyetname açıklanırken orada hazır bulunma hakkına sahiptir ancak bu bir zorunluluk değildir.

Türk Medeni Kanunu Madde 595’te şöyle denmektedir: “Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.” Türk Medeni Kanunu Madde 596’da ise “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.”denmektedir. Bu bağlamda miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin sulh hukuk mahkemesine teslimi zorunludur.

Vasiyetname geçersiz bile olsa Sulh Hukuk Mahkemesine teslim edilmelidir. Vasiyetnameyi teslim alan hakim, teslim edilen vasiyetnameyi derhal incelemek; gerekli koruma tedbirlerini derhal almakla yükümlüdür. Türk Medeni Kanunu Madde 597’de ise tebliğ düzenlenmiştir bu maddeye göre: “Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.”

Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Miras bırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

Mirasçılık Belgesi nedir?

Türk Medeni Kanunu Madde 598’de mirasçılık belgesi düzenlenmiştir: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.

Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.” Medeni Kanunun bu maddesine göre mirasçılar ve vasiyet alacaklıları vasiyetnameye 1 ay içinde itiraz edebileceklerdir. Eğer bu süre zarfında itiraz yapılmazsa mirasçılara veraset ilamı verilecektir. Kanunun ilgili maddesinin devamında mirasçılık belgesinin geçersizliğinin ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Ayrıca ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava hakkının saklı tutulduğu da öngörülmüştür. Nihayetinde mirasçılık belgesinin vasiyetnamenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Vasiyetnamenin açılmasında, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E:2013/1944 K:2013/4042 ve 11.3.2013 tarihli kararı doğrultusunda, Sulh Hakiminin görevi, vasiyetnameyi belirlenen günde açarak, açılıp okunduğunu tutanağa geçirilmesini ve tutanağın altının hazır bulunanlar tarafından imzalanmasını sağlamak ve böylece açılma ve okunma işleminin tespitine karar vermektir. Kararla birlikte açılan vasiyetnamenin örneğini ilgililere tebliğ etmek, mirasçılara istekleri halinde bir mirasçılık belgesi vermek ve terekeye dahil malları yasal mirasçılara geçici olarak teslim etmek yahut resmi yönetimi emretmekten ibarettir.

Vasiyetname ile ilgili olan çekişmeler ait olduğu mahkemede ayrıca dava konusu olacağından vasiyetnamenin açılmasına engel oluşturmaz. Vasiyetnamenin itiraza uğramadığının tespitine vasiyetnamenin açılması davasına bakan mahkeme değil vasiyetnamenin tenfizine bakan mahkeme tarafından karar verilir.

SİNCAN MİRAS AVUKATI | ANKARA veraset DAVASI

Miras davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Vasiyetname – Miras Davaları


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

vasiyetnamenin açılması

İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamındaki durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve işçiyi bedenen yahut ruhen engelli durumuna sokan olaylardır. İş kazası nedir? Hangi olaylar iş kazasıdır? İş kazası tazminatı alabilir miyim? İş kazası davası nedir? gibi sorular en çok merak edilen hususlardandır. | İş kazası tazminat davası

İş Kazası Nedir?

İş kazası;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda.

d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.

Kaza geçiren kişinin sigortalı olması, mutlaka bir olay ile karşılaşmış olması ve meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen engelli hale gelmesi gerekmektedir. Bu hallerde iş kazası tazminatına hak kazanılabilmektedir. İş kazası yaşandıktan sonra işveren 3 iş günü içerisinde iş kazası bildirimi yapmakla yükümlüdür.

İş kazasından sonra ilgili tedavi evraklarında iş kazası olarak kayıt girilmesi gerekmektedir. Ayrıca işveren SGK’ya bildirim yapmadı ise verilecek dilekçe ile SGK’ya bildirim işçi tarafından yapılmalıdır.

İş Kazası Davası – İş Kazası Tazminat Davası

İş kazası sebebi ile hem ceza davası hem de hukuk davası ayrı ayrı yürütülmektedir. Ceza davasının konusu Türk Ceza Kanunu kapsamında yer alan ve suç olarak nitelendirilen olaylar iken hukuk davasının konusunu maddi ve manevi tazminat oluşturmaktadır.

Tazminat Davası

İş kazası geçiren işçinin maddi ve manevi tazminat hakkı bulunmaktadır. Maddi tazminatın kalemleri kazanç kaybı, tedavi giderleri, işgücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı zararlar olarak sıralanabilir. Eğer işçi vefat ettiyse işçinin yakınları destekten yoksun kalma tazminatı alabilmektedir. Manevi tazminat ise yaşanan elem ve kederin bir nebze olsun giderilebilmesi amacıyla hükmedilen bir tazminat türüdür.

Burada önemli olan husus iş kazasının meydana gelmesinde işçinin tam ve asli kusurlu olmamasıdır. Ancak kişi tam kusurlu olsa dahi eğer ki iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri tam verilmemiş ve riskler konusunda işçi bilgilendirmemişse yine tazminat hakkına sahip olabilecektir. Burada her olay birbirinden bağımsız ve özel olarak değerlendirilmelidir. Bu konuda uzman bir avukattan kişinin ya da vefat halinde yakınlarının yardım almasında fayda olacaktır. | Ankara – Sincan İş Kazası Avukatı

Ne Kadar Tazminat Alabilirim?

Yaşanan iş kazası neticesi kişinin uğradığı engel oranı, kaza geçiren kişinin yaşı, maaşı gibi etkenler tazminat oranın belirlenmesinde önem teşkil etmektedir. Örneğin iş kazası geçiren ve bu kaza sonucu malul kalan kişinin yaşı genç ise daha çok tazminat söz konusu olacakken aynı maaşı alan daha yaşlı birisi için daha düşük tazminattan bahsedilecektir.

Tazminatın belirlenmesinde yukarıda açıklandığı üzere bakiye ömür önem teşkil etmektedir. Zarar görenin ya da müteveffanın muhtemel (bakiye) ömür sürelerinin hesabına ihtiyaç olmaktadır. Bu süre varsayımsal bir süredir. Bunun için uzun süreden beri muhtemel yaşam tabloları adı verilen tablolardan elde edilen değerler esas alınmaktadır.

SİNCAN İŞ AVUKATI | ANKARA İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

İş kazası davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | İş Kazası Tazminat Davası


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Şirketler hukuku; bir şirketin kuruluş aşamasından tasfiyenin sonlanması aşamasına kadar gelişen süreçleri düzenleyen hukuk dalıdır. Şirketler hukuku kapsamlı ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Ticaret Hukukundan kaynaklanan konuları kapsayan hukuk hizmetini şirket avukatları sağlamaktadır. | Şirket Avukatı

Hangi şirketlere avukat danışmanlık sağlar?

Şahıs şirketleri mevzuat gereği tüzel kişiliği bulunmayan şirketlerdir. Anonim, Limited, Kolektif ve Komandit Şirketler ile Kooperatiflerin tüzel kişiliği bulunmaktadır. Hukuki danışmanlık hizmeti tüm şirketler açısından ehemmiyet teşkil etmektedir. Mevzuatın kapsamlı olması ve uzmanlık gerektirmesi şirket ve kurucular açısından oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için uzman bir avukattan danışmanlık hizmeti almak bir alternatif değil bir gerekliliktir.

Şirket Avukatı Ne Yapar?

Şirket avukatları;

  • Kuruluş aşamasındaki şirketlerin esas sözleşmenin hazırlanması,
  • Hukuki açıdan şirketin tescil ve ilan süreçlerinin takibinin yapılması,
  • Var olan şirketlerin esas sözleşmende değişiklik yapılması,
  • Şirketin sözleşmelerinin düzenlenmesi ve incelenmesi,
  • Haksız rekabete ilişkin anlaşmazlıkların takibinin yapılması,
  • Oluşabilecek İşveren-İşçi ihtilaflarında şirketin haklarının korunması,
  • İşçi özlük dosyası hakkında hukuki danışmanlık verilmesi,
  • Sözleşmelerin feshine ilişkin hukuki danışmanlık sağlanması,
  • İş güvenliği açısında hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi,
  • Alacaklarının tahsili amacıyla icra takibi ve dava süreçlerinin yürütülmesi,
  • Genel kurul ve yönetim kurullarının hukuka uygun şekilde düzenlenmesinin sağlanması,
  • Şirket tebligatlarının takibi, maaş hacizlerine cevap düzenlenmesi,
  • Gelen ihtarnamelere cevap düzenlenmesi ve ihtarname hazırlanması gibi hususlarda hizmet sağlamaktadırlar.

Şirket vekili, bir şirketin hukuki açıdan kendini güvende hissedebilmesi için hizmet sağlamaktadır. Bu hususta en küçük bir hata bile telafisi olmayan sonuçlara yol açabileceğinden Ticaret Hukuku ve Şirketler Hukuku alanında uzman bir avukattan yardım almanızda fayda olacaktır.

SİNCAN ŞİRKET AVUKATI | ANKARA ŞİRKET VEKİLİ

Şirketinizde uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Sincan Organize Sanayi Bölgesinin (Sincan OSB Şirket  Avukatı) yakınındaki Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

şirket avukatı

Araç Değer Kaybı Başvurusu

Araç Değer Kaybı Nedir?

Yaşanan trafik kazasının ardından oluşan hasar sebebi ile aracın değerinde meydana gelen azalma durumuna değer kaybı denir. Genellikle yaşanan kaza neticesi aracın piyasa değeri ile mevcut değeri arasında bir farkın oluştuğu aşikardır. Aracın emsallerine göre alım satım olasılığı azalacağından ve düşük değere alıcı bulacağından değer kaybı tazminatı ile ilgili kişilere hukuki bir koruma yolu sağlanmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1409’da şöyle denmektedir:
1- Sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur.
2- Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu madde 85’e göre de: Aracın bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Kaza Yaptım, Araç Değer Kaybı Alabilir Miyim?

Gerçekleşen kaza sonrasında değer kaybı tazminatı alabilmek için belli başlı durumların olayda gerçekleşmiş olması gereklidir.

  1. Kaza çift taraflı gerçekleşen bir kaza olmalıdır. Tek taraflı kazalarda değer kaybı alınması mümkün olmamaktadır.
  2. Kazanın gerçekleşmesinde %100 kusur sizde olmamalıdır. Aksi halde değer kaybı tazminatına hak kazanamazsınız.
  3. Kaza neticesi araçta bir hasar meydana gelmiş olmalı ve bu hasarın onarılması gereklidir.
  4. Hasar meydana gelen ve onarılan parçaların daha önce onarılmamış olması gereklidir.
  5. Kaza tarihinden itibaren 2 yıl geçmemiş olması gereklidir.

Eğer ki olayınızda yukarıdaki sayılan 5 madde sağlanmışsa değer kaybı tazminatı için Sincan’da yer alan avukatlık ofisimize ulaşabilirsiniz. Sincan değer kaybı avukatı.

Aracın Değer Kaybı İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?
  1. Kaza tutanağı, hasar tespit tutanağı
  2. İlgili hasarı gösterir kaza fotoğrafları
  3. Kaza sonrası tamire ilişkin fatura / Ekspertiz raporu
  4. Aracın ruhsatı ve ilgili tüm evrakları
Değer Kaybında Kilometre Sınırı Nedir?

Önceden 160.000 kilometrenin üzerindeki araçlar değer kaybına hak kazanamamaktaydı. Ancak Mart 2020 tarihinde yapılan değişiklikle değer kaybı tazminatı için öngörülen bu kilometre sınırı kaldırılmıştır. Bu sebeple poliçeniz eğer ki 01.04.2020 tarihinden sonra yapılmış ise aracınızın kilometresi ilgili sınırın üzerinde olsa da değer kaybı başvurusunda bulunabilirsiniz.

Değer Kaybında Nelere Bakılır?
  1. Aracın markası ve modeli
  2. Aracın üretim ve trafiğe çıkış tarihi
  3. Aracın kaza anındaki kilometresi
  4. Aracın kaza tarihindeki rayiç bedeli
  5. Aracın hasar geçmişi, boyanan ve değişen parçaları dikkate alınarak hesaplanır.
Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?

Araçtaki değer kaybının hesaplanması hususunda emsal kararlarda dikkate alınan belli formüller bulunmaktadır. Bu formüllere göre hesaplama yapılır ve bir sonuca ulaşılır. İlgili değer kaybının uzman bir avukat tarafından incelenip hesaplanmasında fayda olacaktır.

  • Baz Değer Kaybı = Aracın Rayiç Değeri x %19
  • Total Değer Kaybı = Baz Değer Kaybı x Hasar Boyutlu Katsayısı x Araç Kullanılmışlık düzeyi (Km) Katsayısı

Örnek bir hesaplama ile aracın piyasa rayiç değerinin 100.000,00 TL olduğu ve aracın kilometresinin 15.000 km ve altında olduğu varsayıldığında:

  • Hasar miktarı 20.001,00TL üzeri ise araç değer kaybı 15.390,00TL olacaktır.
  • Hasar miktarı 12.001,00TL – 20.000,00TL arası ise araç değer kaybı 12.825,00TL olacaktır.
  • Hasar miktarı 4.001,00TL – 12.000,00TL arası ise araç değer kaybı 8.550,00TL olacaktır.
  • Hasar miktarı 2.001,00TL – 4.000,00TL arası ise araç değer kaybı 4.275,00 TL olacaktır.
  • Hasar miktarı 0,00TL – 2.000,00TL arası ise araç değer kaybı 0 – 2.000 TL (Hasar Miktarı Kadar) olacaktır.
Değer Kaybı Avukatı / Değer Kaybı Başvurusu | Sincan Değer Kaybı Avukatı

Eğer aracınızda bir hasar meydana gelmişse ve yukarıda yer alan şartlar sağlanıyorsa değer kaybı avukatına başvurabilirsiniz. İlgili işi avukat ile takip her ne kadar zorunlu olmasa da haklarınızın korunması ve usul işlemlerinin eksiksiz yerine getirilmesi için uzman bir değer kaybı avukatından yardım almanızda fayda olacaktır.

Davalarınızda uzman avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Değer Kaybı Avukatı | Sincan Kaza Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

değer kaybı
araç değer kaybı başvurusu

0 312 268 34 34