0 312 268 34 34
info@alsahukuk.com
·
Pazartesi - Cuma 09:30-18:00
İletişim Formu

TCK Kapsamında Hırsızlık Suçu ve Cezası

Hırsızlık Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun Kişilere Karşı Suçlar başlıklı İkinci Kısmının Onuncu Bölümü, Malvarlığına Karşı Suçlar başlığı altında hırsızlık suçunu düzenlemiştir. Hırsızlık suçu, toplum düzeni ve güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir ve cezası da caydırıcı niteliktedir. İşte hırsızlık suçu ve cezası hakkında detaylı bilgiler:

Hırsızlık Suçu ve Temel Hali

Türk Ceza Kanunu m.141’de düzenlenen hırsızlık suçu, bir kişinin başka bir kişinin mülkiyetindeki bir malı, o malın sahibinin rızası olmadan zorla veya hileli yollarla elde etmesini ifade eder. Bu suç, malvarlığına karşı işlenen en temel suçlardan biridir. Hırsızlık suçu işlendiğinde, suçlu 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Nitelikli Haller ve Cezalar

Türk Ceza Kanunu m.142 ve m.143’te, hırsızlık suçu işlenirken cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Örneğin, hırsızlık suçu işlenirken silah veya diğer tehlikeli aletler kullanılmışsa veya suç gece saatlerinde işlenmişse, suçlu daha ağır bir ceza alır. Nitelikli haller, suçun daha tehlikeli ve ciddi bir şekilde işlendiği durumları kapsar.

Cezanın Azaltılması

Türk Ceza Kanunu m.144 ve m.145’te ise hırsızlık suçunun cezasının azaltılmasını gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Örneğin, hırsızlık suçu işlenirken malın sahibinin rızası alınmışsa veya suçlu zararını karşılamak veya mağduru tazmin etmek için tedbirler almışsa, ceza miktarı azaltılabilir.

Kullanım Hırsızlığı ve Zorunluluk Hali

Türk Ceza Kanunu m.146’da kullanım hırsızlığı düzenlenmiştir. Kullanım hırsızlığı, bir kişinin başka bir kişinin malını hukuka aykırı olarak elde etmemesi, ancak o malı hukuka aykırı şekilde kullanması anlamına gelir.

Türk Ceza Kanunu m.147’de ise zorunluluk hali düzenlenmiştir. Zorunluluk hali, bir kişinin kendisinin veya başkasının hayatını veya beden bütünlüğünü korumak amacıyla hırsızlık suçunu işlemesini gerektiren olağanüstü durumları kapsar. Bu durumlarda, suç işleyen kişi hukuki bir mazerete sahip olabilir ve ceza sorumluluğu ortadan kalkabilir.

Etkin Pişmanlık Hükmü

Türk Ceza Kanunu m.168’de, malvarlığına karşı işlenen suçlar açısından etkin pişmanlık hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, hırsızlık suçu işleyen kişi, suçun işlendiği anda veya daha sonra malın tamamını geri verirse veya zararın tazminini yaparsa cezadan kısmen veya tamamen muaf tutulabilir.

Sonuç

Türk Ceza Kanunu’nun hırsızlık suçunu düzenleyen hükümleri, malvarlığına karşı işlenen suçları caydırmak ve korumak amacıyla oluşturulmuştur. Hırsızlık suçu, malın zorla veya hileli yollarla elde edilmesini ifade eder ve cezası, suçun niteliğine göre değişebilir. Nitelikli haller, cezayı artırırken, cezanın azaltılması veya etkin pişmanlık hükmü ise suçlu için ceza indirimi sağlayabilir. Bu nedenle, hırsızlık suçuyla ilgili hükümleri ve cezaları anlamak, toplum düzeni ve güvenliği açısından önemlidir.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Ceza Avukatı | Ankara Ceza Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

hırsızlık suçu ve cezası
hırsızlık suçu ve cezası

EYT(Emeklilikte yaşa takılanlar) nedir? | EYT’de Kıdem Tazminatı

8 Eylül 1999 öncesinde sigortalı olan kişiler, emeklilik için gerekli prim gün sayısı ile çalışma yılını doldurmuş olsalar da kanunda öngörülen yaş şartını sağlamadıklarından ötürü emekli olamıyordu. Yani emeklilikte yaşa takılıyorlardı. Bu kapsamdaki kişilere EYT’li denmektedir. Yapılacak düzenleme ile bu durumdan mağdur olan kişiler, emekli olabileceklerdir. | eyt avukat, ankara eyt avukatı, eyt nedir, eyt’de kıdem tazminatı

EYT ile ilgili yapılan düzenlemeden herkes yararlanacak mı?

Yapılması öngörülen düzenleme sadece 8 Eylül 1999 tarihinden öncesinde sigortalı olan kişileri kapsadığından işbu düzenlemeden bu tarih öncesi sigortalı olan kişiler yararlanabilecektir. Sigorta başlangıcı bu tarihten sonra olan kişiler açısından yaş şartı devam etmektedir.

EYT yasası ne zaman çıkacak?

EYT ile ilgili düzenlemenin 2023 yılı başından itibaren yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Buna göre EYT’liler, emeklilikle ilgili düzenleme yapılırsa en erken Ocak 2023 yılında emekli olabileceklerdir.

EYT düzenlemesi sonrası tazminat alabilir miyim?

Emekliliğe hak kazanmanız halinde emeklilikle ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde kıdem tazminatı alma hakkınız doğacaktır. SGK emeklilik sebebiyle kıdem tazminatını almaya hak kazandığınızı dair bilgi yazısını işverene iletmesiyle tazminat hakkı kazanılır. İşten çıkış kodunuz bu durumda önem arz edecektir. Yaşlılık sebebi ile emeklilik işlemleri 08 kodu ile, malulen emeklilik işlemleri 09 kodu ile, diğer sebeplerden emekliliğe hak kazanarak işten ayrılanlar için 14 koduyla işveren, işçinin çıkışını SGK’ya bildirir.

Emeklilik nedeniyle işten ayrılan çalışanın kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için işyerinde en az 1 yıl çalışmış olması gerekmektedir.

EYT'de Kıdem Tazminatı

EYT kıdem tazminatı nasıl hesaplanır?

İşçinin son çalışmış olduğu iş yerinde çalıştığı süre esas alınarak, işçinin brüt maaşı üzerinden hesaplama yapılacaktır. Dolayısıyla son iş yerinizde çalıştığınız süre ve maaşınız ne kadar yüksekse alacağınız kıdem tazminatı da o kadar yüksek olacaktır.

EYT’de ihbar tazminatı alınabilir mi?

İşçi, her ne kadar emeklilik sebebiyle iş akdini fesih hakkına sahip olsa da bu sebeple iş akdini fesheden işçi ihbar tazminatına hak kazanamaz. Keza işveren de ihbar süresine ilişkin işçiyi zorlayamaz.

Emekli olacağım ama ücretim eksik ödendi ne yapmalıyım?

Eğer ki ücret alacağınız tam ödenmediyse, fazla mesai ücretlerini alamadıysanız yahut ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıp bunlara ilişkin tarafınıza bir ödeme yapılmadıysa işverenden bu alacak kalemlerini talep edebilirsiniz. Eğer işveren bu kalemleri ödememekte ısrarcı olursa dava yoluna gidebilirsiniz. Emeklilik için bu hususlar bir engel teşkil etmemektedir.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | EYT Tazminatı | Ankara EYT Avukat

EYT’liyseniz haklarınızı öğrenmek ve çalıştığınız yerden tazminatınızı talep etmek için aşağıdaki formdan da bize ulaşabilirsiniz:


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Taşınmaz Satış Sözleşmesinin Geçerliliği

Taşınmaz satış sözleşmesinin geçerliliği var mıdır? Tapulu taşınmazlarda mülkiyetin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmî şekilde yapılması zorunludur. Bu bir Taşınmaz Satış Sözleşmesinin geçerlilik koşuludur. Geçersiz sözleşmenin varlığı hâlinde kural olarak taraflar sözleşmenin ifasını ya da ifa karşılığını isteyemezler ise de sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde aldıklarını iade ile yükümlüdürler.

Resmi Şekil Nedir?

Hukukî işlemlerdeki şekil şartının resmî bir makamın katılmasıyla yerine getirilmesidir. Resmî şekilde, hukukî işlem (veya sözleşme), noter veya tapu memuru gibi resmî bir memurun (merciin) önünde yapılır.

Kaporonun Geçerlilik Durumu Nedir?

Satış sözleşmesinde kararlaştırılan ve bir sözleşmenin yapılışı sırasında, bağlanmayı güvenceye almak üzere, taraflardan birinin ötekine verdiği, miktarı anlaşmaya bağlı para olarak tanımlanabilecek kaparo da borcu kuvvetlendirmeye yarayan ferî bir şarttır ve asıl sözleşme geçerli olmazsa ferî şart da geçerli olmayacağından aynı hükümler çerçevesinde iadeye tabidir.

Hangi Durumda Adi Yazılı Taşınmaz Satış Sözleşmesi Geçerlidir?

30.09.1988 tarihli ve 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla:

“tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanununun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” sonucuna varılmıştır.

Bu kararla; gerek kendi taşınmazı üzerine gerekse üçüncü kişi taşınmazı üzerine bina yapmakta olan kişilerin, binanın yapımı aşamasında sattığı bağımsız bölümlerin parasını kullanıp, daha sonra da enflasyon nedeniyle paranın değer kaybetmesi, bununla ters orantılı olarak satılan yerin kıymetlenmesi sonucu, yukarıda belirtilen yasa maddelerinin öngördüğü şekil zorunluluğundan yararlanmak istemelerini ve böylece TMK’nın 2. maddesine aykırı davranışlarının önlenmesi amaçlanmıştır.

Hangi Durumlarda Tescil İstemi Kabul Edilir?

Yukarıda açıklandığı üzere tapulu taşınmazların devrine ilişkin şekil şartı ispat değil, bir geçerlilik şartı olup resmî şekle uyulmadan yapılan sözleşme geçersizlik yaptırımı ile karşılaşacak ise de, 30.09.1988 tarih ve 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile buna istisna getirilmiştir. Ancak bu istisnanın varlığından bahsedilebilmesi ve harici satış sözleşmesinin alıcısı konumunda olan kişinin tescil isteminin kabul edilebilmesi için;

  1. Satışa konu taşınmazın Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olarak yapılması,
  2. Alıcının edimlerini yerine getirmiş olması,
  3. Satıcının bağımsız bölümü teslim etmiş olması ve buna rağmen tescile yanaşmaması şartlarının bir arada bulunması gereklidir.

Eğer yukarıda sayılan üç şart oluşmuşsa adi yazılı satış sözleşmesi ile tescil talebinde bulunulabilecektir.

(Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/592 K. 2020/430 T. 17.6.2020)

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Ankara Gayrimenkul Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

taşınmaz satış sözleşmesi geçerliliği

 

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku – Avukat

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Nedir | Haklarınız Nelerdir? gibi sorular sanatçılar ve fikir insanları için önem teşkil eden konuların başında gelmekte. Ürettiğiniz eserin hukuki anlamda korunması eseri üretmek kadar ehemmiyet taşımaktadır. Eğer bir eseriniz varsa Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bu anlamda sizin güvenceniz olacaktır. Geniş kapsamlı bu kanun ışığında alanında uzman bir avukattan yardım ve danışmanlık almak fikir ve sanat eserlerinizi korumanız açısından sizi güvenceye alacaktır. | Ankara fikir ve sanat eserleri avukatı, FSEK, Eserimi nasıl koruyabilirim? Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Temel Kavramı Nedir?

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku’nun temel kavramı eserdir. Nitekim 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK’in) “Tanımlar” başlığını taşıyan 1/B-a maddesinde eser; “sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eseri sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tarif edilmiştir. Tariften de anlaşılacağı gibi bir eserin, yasa karşısında eser niteliğini kazanabilmesi için iki unsur gereklidir.

  • Birincisi objektif unsur ki, yasa bunu mahsul (ürün) olarak belirtmiştir. Buna göre eser, evvela temellüke, tasarrufa elverişli maddi bir varlık olarak var olmalıdır.
  • İkincisi de, sübjektif unsur olup, eserin sahibinin özelliğini taşıyan bir fikir ve sanat eseri olmasıdır. O halde, bir eserden bahsedebilmek için, ortada “sahibinin” hususiyetlerini taşıyan bir fikir ve sanat “mahsulünün” bulunması gereklidir

(Prof. Dr. Fırat Öztan; Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, sayfa 81 vd.).

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun Amacı Nedir?

Diğer yandan, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesi; “Bu Kanun’un amacı fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo televizyon kuruşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.” hükmünü içermektedir.

Aynı Yasa’nın “kapsam” başlıklı l/A maddesi ise “Bu Kanun, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleriyle bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitlerini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitlerini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları ile Kültür Bakanlığı’nın görev, yetki ve sorumluluğunu kapsamaktadır.” hükmünü içermektedir.

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku – Fikir ve Sanat Eserleri Nelerdir?

Aynı Yasa 2 ve devamı maddelerinde, fikir ve sanat eserleri; ilim ve edebiyat eserleri, müzik eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri, işlenme eserler ve derlemeler olarak gruplara ayrılır.

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku – Eser Sahibi Kimdir ve Hangi Haklara Sahiptir?

Bir eserin sahibi olanlar manevi ve mali haklara sahiptirler.

Manevi haklar; umuma arz yetkisi, eserde adının belirtilmesini istemek ve eserde değişiklik yapılmasını engellemek şeklinde özetlenebilir.

Maddi haklar; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma (kiralamak, ödünç vermek, satmak, dağıtım yapmak) hakkı, temsil hakkı, işaret, ses veya görüntülü araçlarla kamuya sunma hakkı ve pay ve takip hakkı şeklinde ifade edilir.

Bu haklara sahip kişiler genel olarak bizzat eseri meydana getirenlerdir. Bu kişilerden bu hakları miras yoluyla kazananlar veya sözleşme yaparak devralanlar da mali ve manevi hakları koruyabilirler.

Bağlantılı Hak Sahipliği Nedir?

2001 ve 2004 değişiklikleri ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na dahil edilen bağlantılı hak sahipleri de çeşitli haklara sahiptirler. Eser sahibinin izni ile; bir eseri yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçılar, bir eserin icrasını ve diğer sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları, radyo ve televizyon kuruluşları ve filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcıları bağlantılı hak sahipleridir. Haklarınızı daha detaylı öğrenmek için Fikir ve Sanat Eserleri hukukunda uzman bir avukattan yardım almanızda fayda vardır. | Ankara fikir ve sanat eserleri avukatı.

Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda Bağlantılı Hak Sahipleri Hangi Haklara Sahiptir?

Bağlantılı hak sahipleri; eserlerde isimlerinin belirtilmesi, değişiklik yapılmasını engelleme, mali hakların izinsiz kullanımlarını yasaklama, işaret, ses veya görüntülü araçlarda kamuya sunulmasını yasaklama haklarına sahiptirler.

Eser Sahibi Hangi Davaları Açabilir?

İşbu Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na (FSEK’e) göre, yukarıda belirtilen hakların; eser veya bağlantılı hak sahipleri veya devrettikleri diğer hak sahibi kişilerden izinsiz kullanılması ve saldırıya konu olması hallerinde; eser sahibi tarafından, eser sahibinin tespiti davası, saldırının tespiti davası, saldırının kaldırılması davası, saldırının önlenmesi davası, maddi ve manevi tazminat davaları açılabilir (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku, dördüncü bası, sayfa 97 vd.).

Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Davalarında Görevli Mahkeme Neresidir?

5846 sayılı FSEK’in 76. maddesi hükmü gereğince; bu Kanun’un düzenlediği hukuksal ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak bunun için öncelikle, davacı yanın, davada “Fikri mülkiyet hakkına veya hak sahipliğine” dayanması gereklidir.

(Kaynakça: Yargıtay Kararı – HGK., E. 2009/459 K. 2009/541 T. 18.11.2009)

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Ankara Fikir ve Sanat Eserleri Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

600760

HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi / Müşteki İtirazı

HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi / Müşteki İtirazı / Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına Müştekinin İtiraz Dilekçesi


…. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
….AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO : … E.

İTİRAZ EDEN
MÜŞTEKİ : ….

VEKİLİ: Av. Alihan ÇAYIRPINAR & Av. Savaş ŞAHİN

KONU : Sanık hakkında verilen ceza ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR :

Sayın mahkemenin … tarihinde sanık hakkında vermiş olduğu karar ve sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı usul ve yasaya aykırıdır. Suçun nitelendirilmesine hata yapıldığı gibi ayrıca ilgili ceza alt sınırdan verilerek usul ve esasa aykırı davranılmıştır. Bu nedenle bu karara karşı itiraz kanun yoluna başvuruyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki sanık müvekkile karşı yaralama değil kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işlemiş bulunmaktadır. Sayın mahkemece yaralama suçundan kurulan hüküm açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir.

Kabul anlamına gelmemek kaydıyla sayın mahkeme aksi kanaatteyse verilen ceza da üst sınırdan olması gerekirken, alt sınırdan ceza verilmiş olması sebebiyle ilgili ceza miktar olarak da hukuka aykırıdır.

Ceza müvekkilin uğradığı zararın çok altında kalmıştır. Suç ve cezada ölçülülük ilkesi müvekkil aleyhine ihlal edilmiştir.

Ayrıca HAGB yönünden; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi hükmüne göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması ve mahkemece bu dört koşul açısından da değerlendirme yapılarak kanaat oluşturulması zorunluluğu vardır.

Mahkeme yapmış olduğu değerlendirmede suç işlememe konusunda kanaat uyandırması ve mağdurun veya kamunun zararının giderilmesini göz önünde bulundurmamıştır. Bu yüzden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı açıkça hukuka aykırıdır.

HUKUKİ NEDENLER : 5271 S. K. m. 231, 232 ve ilgili mevzuat.

SONUÇ ve TALEP : Yukarıda açıklanan ve resen dikkate alınacak nedenlerle sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına ve sanığın eylemine uyan TCK madde 81 uyarınca üst sınırdan cezalandırılarak hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasına karar verilmesini müvekkilimiz adına itirazen talep ederiz.

MÜŞTEKİ VEKİLİ
….

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir, aşağıdaki formdan mesajınızı iletebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Ceza Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

 

Uyuşturucu Madde Ticareti

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 188. maddesinde düzenlenen Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticaretine ilişkin hüküm şöyledir ( uyusturucu madde ticareti ) :

Madde 188- (3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun İşlendiği Nasıl Anlaşılır?

  1. Failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
  2. Uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya işyerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
  3. Bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları gözönüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Uyuşturucu Madde Ticareti Emsal Yargıtay Kararları

 ”……Sanığın evinde yapılan aramada ele geçilen dokuz pakette toplam 0,7 gram eroin ve 3 adet amfetamin içeren tableti, dinlenen tanık beyanları da dikkate alınarak, savunmasının aksine, satacağına veya başkalarına vereceğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu yerine uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması…..” (10.CD. 25.04.2012, 2012/622 E, 2012/8197 K)

Sanığın ihbar üzerine sürücüsü olduğu otomobilde yapılan aramada ele geçirilen 3 paket halinde 1.2 gr eroin, 0,6 gr morfin ve 4 gr dan ibaret esrarı, kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması BOZULMASINA, 04.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. ( Tebliğname No:10-2011/369987) (Yargıtay 10 CD 2012/1952 Esas , 2012/8770 Karar)

Uyuşturucu Madde Ticareti

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir, aşağıdaki formdan mesajınızı iletebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Sincan Ceza Avukatı

 


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

uyusturucu madde ticareti

İsim Değişikliği Davası

Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır, tanınır ve tanımlanır. Adını benimsemeyen, kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması gerekir. İsim Değişikliği Davası nasıl açılır?

Kişinin İsmini Benimseyememesi Değişiklik İçin Yeterlidir | İsim Değişikliği Davası
Hangi Sebeplerle İsim Değiştirilebilir?

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2007/881 E., 2007/8649 K. Ve 22.10.2007 tarihli ilamında şöyledir:

4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca “kişi haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir.” Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de göz önünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad ve soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini ve öncelikle dikkate alınması gerekir.

Türk Medeni Yasasının öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.

Soyad Değişikliği Yapılabilir Mi?

Soyad değişikliği hususunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E.2017/6537 , K. 2017/16938 ve 14.12.2017 tarihli ilamında şöyle denmiştir: “Davacı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; babasının annesini ve kendisini terk ettiğini, 2 yaşındayken annesinden boşandığını, terk ettikten sonra ne maddi ne manevi olarak kendisiyle ilgilenmediğini, biyolojik açıdan babası olması dışında kendisiyle hiçbir duygu bağının olmadığını, baba olarak benimsemediği bir kişinin soyadını taşımanın kendisini inanılmaz derecede rahatsız ettiğini, çevresinde…soyadını taşıyan sadece kendisi olduğunu, ayırca bu soyismin hiçbir konuda gayret sarfetmeyen bir kişiymiş gibi algılanması sebebiyle üzüntüye sebep olduğunu belirterek soyadının Ilgaz olarak düzeltilmesini istemiştir. Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesine göre, haklı nedene dayalı soyadın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

TMK’nın 27. maddesine göre ”Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.

Türk Medeni Kanununun öngördüğü “haklı neden” bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan kanıtlar sözü edilen Kanun maddesine göre haklı neden sayılarak soyadın değiştirilmesi yönünden davanın kabulüyle davacının soyadının talep gibi düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.

İsim Değişikliği Davası Nerede Açılır?

İsim ve soy isim değişikliği davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu davada yetkili mahkeme ise davayı açan kişinin yerleşim yeri ya da nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Örneğin, ikametgahı Sincan’da bulunan kişi, Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, isim değişikliği talepli dava dilekçesi ile başvurmalıdır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | İsim Değişikliği Davası | Sincan Avukat


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca yabancı statüsündeki kişilerin , Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınan karar ile menşe yani vatandaşı olduğu ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine ilişkin karardır. Bu karar ile kişi Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından çıkarılacaktır. Kişinin bu karara karşı süresi içerisinde itiraz etme hakkı mevcuttur. Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

Deport (Sınır Dışı) Kararına Karşı Nasıl İtiraz Edilir?

Sınır dışı kararı, gerekçeleriyle beraber yabancıya, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilir. Hakkında deport kararı alınan yabancının karara itiraz amacıyla süre kaybetmeden uzman bir avukattan hukuki yardım almasında fayda vardır.

Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilmektedir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez. | Sincan Avukat

Kimler Hakkında Deport (Sınır Dışı) Kararı Verilir?
  • 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
  • Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
  • Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve
    sahte belge kullananlar
  • Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar
  • Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
  • Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
  • İkamet izinleri iptal edilenler
  • İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
  • Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
  • Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler ya da bu hükümleri ihlale teşebbüs edenler
  • Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
  • Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
  •  İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
  • Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler.
Koruma Statüsü Olan Kişiler Hakkında Deport Kararı Verilebilir Mi?

Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar, Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar, Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler açısından uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir.

Deport Kararı Kaldırmada Görevli ve Yetkili Mahkeme

Deport kararının iptaline ilişkin davalarda görevli mahkeme idare mahkemeleridir. İşlemin idari işlem olmasından dolayı işbu davalarda görevli mahkeme idare mahkemeleridir.

Yetkili mahkeme deport kararını veren idarenin bulunduğu yerdeki idare mahkemeleridir. Yabancı hakkında verilen deport kararının nedenine bağlı olarak kişiye verilen kodun iptali ve kaldırılması için açılacak davada da görev ve yetki kuralı aynıdır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Deport – Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Sınır Dışı Kararı ve Karara İtiraz

Avukatın Savunma Dokunulmazlığı

TCK madde 128’de belirtilen İddia ve savunma dokunulmazlığı başlıklı kanun maddesinde;

“Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” denilmektedir.

            Aynı zamanda T.C Anayasası’nın  “Hak arama hürriyeti” başlığı altında 36. Maddesinde;

            “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” derken savunma hakkını iddia ile birlikte hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirmiştir.

Avukat, temsil ettiği tarafın çıkarların, öteki tarafın bundan doğabilecek zararlarını düşünmeden sert ve hatta merhametsiz bir biçimde savunmak durumundadır (A. Egger-İsviçre Medeni Kanunu Şerhi – I.Cilt- Giriş ve kişinin Hukuku – Ankara -1947-Volf Çernis çevirisi Sayfa 299, N. 61/c) (M.R. Karahasan-Tazminat Davaları – İstanbul 1970-sayfa 559) nisimİ.Franko -Şeref ve Haysiyete Tecavüzden doğan manevi zararın tazmini -Ankara 1973-Sayfa 110 vd.)

Savunma Dokunulmazlığının Sınırı Nedir?

Ancak, savunma dokunulmazlığının da bir sınırı mevcuttur ve bu sınır, Egger’in de açıkça belirttiği gibi (age-299) haklı yararları korumanın çizdiği sınır ile sınırlıdır. Diğer bir deyimle dava ile korunan çıkarın haklı gösterdiğinden öteye gitmeyen, bir taşkınlık teşkil etmeyen, hakkın korunması için gerekli bulunan ve yersiz biçimde saldırgan olmayan, objektif bir üslupla yapılan savunma, hukuka aykırı değildir. Buna karşılık, avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif bir tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir.

Savunma dokunulmazlığı ancak leh ve aleyhlerinde hüküm verilebilecek olan taraf ve vekilleri için geçerlidir. Bunlar dışında kalan kimselere yönelik hareket ve sövme fiilleri bu hükümden yararlanamaz.

Son olarak vurgulanması gerek bir husus da ceza davalarında müdafilerin söz ve yazılarından dolayı hükmedilecek tazminattan müdafinin sorumlu olacağıdır.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Vasiyetname ve vasiyetnamenin açılması?

Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur huzurunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya belli koşullarda sözlü beyanı ile geçerli bir şekilde yapılabilir. vasiyetnamenin açılması

Vasiyetnamenin açılması vasiyetname ile ilgili işlemlerden biridir. Vasiyetnamede bulunan tasarrufların içeriğinin anlaşılabilmesi ancak vasiyetnamenin açılması ile mümkündür.

Ölümden sonra vasiyetname ile ne yapılır?

Mirasbırakanın ölümünden sonra vasiyetnameyi saklayan kişi hakime ulaştırmakla yükümlüdür. Vasiyetname mirasbırakanın ölümünden sonra bulunduğunda derhal sulh hakimine ulaştırılmalıdır. Vasiyetname eğer noterde düzenlendiyse hakime ulaştırma görevi notere aittir. Ulaştırmadığı takdirde doğacak zararlardan sorumluluk vasiyetnameyi bulana ya da düzenleyen görevliye ait olacaktır. Vasiyetnamenin açılması için Sulh Hukuk Mahkemesine vasiyetnamenin açılması için dilekçe verilmesi gerekmektedir. Hakim vasiyetnameyi açıp, okumak ve içeriğini incelemek zorundadır. Hakim bu işlemleri bir ay içerisinde yapmalı ve ilgililere bu süre içerisinde vasiyetnamenin içeriğini aktarmalıdır. Vasiyetnamenin ilgililere aktarılması için hakim ilgili herkesi çağıracaktır. İlgili kişiler dilerlerse vasiyetname açıklanırken orada hazır bulunma hakkına sahiptir ancak bu bir zorunluluk değildir.

Türk Medeni Kanunu Madde 595’te şöyle denmektedir: “Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.” Türk Medeni Kanunu Madde 596’da ise “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.”denmektedir. Bu bağlamda miras bırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin sulh hukuk mahkemesine teslimi zorunludur.

Vasiyetname geçersiz bile olsa Sulh Hukuk Mahkemesine teslim edilmelidir. Vasiyetnameyi teslim alan hakim, teslim edilen vasiyetnameyi derhal incelemek; gerekli koruma tedbirlerini derhal almakla yükümlüdür. Türk Medeni Kanunu Madde 597’de ise tebliğ düzenlenmiştir bu maddeye göre: “Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.”

Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Miras bırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

Mirasçılık Belgesi nedir?

Türk Medeni Kanunu Madde 598’de mirasçılık belgesi düzenlenmiştir: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.

Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.” Medeni Kanunun bu maddesine göre mirasçılar ve vasiyet alacaklıları vasiyetnameye 1 ay içinde itiraz edebileceklerdir. Eğer bu süre zarfında itiraz yapılmazsa mirasçılara veraset ilamı verilecektir. Kanunun ilgili maddesinin devamında mirasçılık belgesinin geçersizliğinin ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Ayrıca ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava hakkının saklı tutulduğu da öngörülmüştür. Nihayetinde mirasçılık belgesinin vasiyetnamenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Vasiyetnamenin açılmasında, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E:2013/1944 K:2013/4042 ve 11.3.2013 tarihli kararı doğrultusunda, Sulh Hakiminin görevi, vasiyetnameyi belirlenen günde açarak, açılıp okunduğunu tutanağa geçirilmesini ve tutanağın altının hazır bulunanlar tarafından imzalanmasını sağlamak ve böylece açılma ve okunma işleminin tespitine karar vermektir. Kararla birlikte açılan vasiyetnamenin örneğini ilgililere tebliğ etmek, mirasçılara istekleri halinde bir mirasçılık belgesi vermek ve terekeye dahil malları yasal mirasçılara geçici olarak teslim etmek yahut resmi yönetimi emretmekten ibarettir.

Vasiyetname ile ilgili olan çekişmeler ait olduğu mahkemede ayrıca dava konusu olacağından vasiyetnamenin açılmasına engel oluşturmaz. Vasiyetnamenin itiraza uğramadığının tespitine vasiyetnamenin açılması davasına bakan mahkeme değil vasiyetnamenin tenfizine bakan mahkeme tarafından karar verilir.

SİNCAN MİRAS AVUKATI | ANKARA veraset DAVASI

Miras davalarına ilişkin uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Vasiyetname – Miras Davaları


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

vasiyetnamenin açılması

0 312 268 34 34