0 312 268 34 34
info@alsahukuk.com
·
Pazartesi - Cuma 09:30-18:00
İletişim Formu

Vekaletnamede Özel Yetki Gereken Haller

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.71 uyarınca “dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığı ile açabilir ve takip edebilir.” Devamında m.72 göre “davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde, kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümleri uygulanır.”

Bazı durumlarda vekilin davayı takip etmesi için vekaletnamede özel yetki bulunması gerekir. Böyle durumlarda özel yetki gerektiren hakların kullanılması için vekile, vekalet veren tarafından verilen vekaletnamede özel yetkinin tanınması gerekir. Özel yetki gerektiren durumlarda vekile verilen vekaletnamede özel yetkinin bulunmaması halinde söz konusu işlemler yapılamaz. Bu işlemler HMK m.74’te şu şekilde sayılmıştır;

“Açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

  • Sulh olamaz,
  • Hâkimi reddedemez,
  • Davanın tamamını ıslah edemez,
  • Yemin teklif edemez,
  • Yemini kabul, iade ya da reddedemez,
  • Başkasını tevkil edemez (vekilin bir başkasını vekil tayin etmesi)
  • Haczi kaldıramaz,
  • Müvekkilinin iflasını isteyemez,
  • Tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,
  • Konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,
  • Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz,
  • Davadan ya da kanun yollarından feragat edemez,
  • Karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,
  • Yargılamanın iadesi yoluna gidemez,
  • Hakimlerin fiilleri aleyhine devlet aleyhine tazminat davası açamaz,
  • Hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.(boşanma, isim değişikliği, miras reddi vb.)

Söz konusu durumlar kanunda sınırlı olarak sayılmıştır.

HMK m.74’te sayılan konularda vekilin açıkça yetkisi bulunması gerekmektedir. Vekilin bu hallerde yetkisinin bulunması bir dava şartıdır. Dava şartlarından birinin eksik olması halinde nasıl hareket edileceği HMK m.115’te belirtilmiştir. Vekaletnamede bulunması gereken özel yetkinin bulunmadığı hallerde bu durumun giderilmesi mümkün bir dava şartı olduğu Yargıtay Kararları doğrultusunda söylenebilir. Buna göre HMK m.115/2 uyarınca “Mahkeme dava şartı noksanlığı tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak söz konusu eksiklik giderilmesi mümkün ise bu durumda eksikliğin giderilmesi için Mahkeme kesin süre verir. Kesin sürede eksikliğin giderilmemesi halinde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verir.”

ÖRNEK YARGITAY KARARI

T.C. YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ 1997/6795 E., 1997/8177 K., 11.7.1997 T.
MİRASIN REDDİ ( Genel Vekaletnameyle Yapılabileceği )

  • ÖZEL VEKALETNAME GEREKTİREN İŞLEMLER
  • GENEL VEKALETNAME ( Mirasın Reddi İçin Yeterli Olduğu )
  • VEKALETNAME ( Mirasın Reddinde Özel Vekaletname Gerekmeyeceği )

818/m.386,388,390
1136/m.171
1086/m.33,63
743/m.545

ÖZET : Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan olmadığından, mirasın reddi genel vekaletname ile yapılabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Vekalet, vekilin yapması gereken işin gerektirdiği tüm işlemleri kapsar. Ancak özel yetkisi olmadan vekil dava açamaz, sulh olmaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir taşınması temlik veya bir hak ile sınırlayamaz ( BK. md. 388 ). Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 63. maddesi gereği bunlara ilaveten, ibrada bulunamaz, davayı kabul veya davadan feragat edemez, yöneltilen yemini kabul veya dava konusunu kabz edemez ve haczi çözdüremez. Bunların dışında hakimlerin reddi ( HUMK. 33), başkasına vekalet verilmesi ( BK. 390, Avukatlık K.171 ), hakimler aleyhine dava açılması, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması hallerinde de özel yetki gereken haller arasında öngörülmüştür. Niteliği itibariyle şahsa sıkı sıkıya bağlı ( evlenme gibi ) hakların bizzat kullanılması zorunlu ise de, diğer şahsa bağlı haklar özel yetkili vekil aracılığı ile kullanılabilir

Vekilin müvekkilinden özel yetki alması gereken haller kanunlarda sayılmıştır. Borçlar Kanunu’nun 388. maddesinde ortaya konan genel sınırlamanın istisnası kanunda gösterilmedikçe, genel kural uyarınca, vekilin işin gerektirdiği tüm yetkilerle donatıldığını kabul işlem güvenliği ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Özel yetki gerektiren haller benzetme yolu ile genişletilemez. Tereke üzerinde tasarruf şahsa bağlı haklardan değildir. Yasaların öngörmediği bir konunun tüzükle benimsenmesine geçerlilik tanınamaz. Medeni Kanun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 40. maddesinde öngörülen “talep bu konuda yetkisi olan vekil tarafından yapılmış ise” ibaresi yasada yer almadığından mirasın reddinin özel vekaletname gerektirdiği şeklinde yorumlanamaz. Buradaki sözler işin gereği konusunda genel vekaletnamenin bulunmasını ifade eder.

Kaldı ki, sonradan verilen özel vekaletname ile vekilin yaptığı işleme icazet verilmiştir. İcazet, yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemlere geçerlilik verir, icazetin hükümleri geriye yürür ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 7.4.1965 gün ve 1-26/149 sayılı kararı ).

Bu itibarla, işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi, gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine 11.7.1997 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Boşanma Sonrası Düğün Takıları Kime Verilir?

Boşanma sonrası düğün takıları kime verilir? Düğün takıları kime aittir? Erkek düğün takılarını alabilir mi? gibi soruları bu yazı ile cevaplamaya çalışacağız.

Düğün sırasında takılan takılar kadına aittir. Erkeğe takılan takılar ise düğünün yapıldığı yere göre gelenek, örf ve adete bakılarak değerlendirilir. Fakat bu hususta Yargıtay’ın genel kabul ettiği görüş şu şekildedir: “Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.” Ek olarak Hukuk Genel Kurulu, kadının rızası ile bozdurulup harcanan düğün takılarının iadesinin istenemeyeceğini söylemiştir. Bu durumda kadının talep ettiği düğün takılarının bozdurularak harcanmasında rızasının olduğunu davalı yani erkek tarafça ispat edilmesi gerekmektedir.

Bu konuda istisnalar mevcut bulunabilmektedir. Örneğin: Davacı kadın ortak konutu tasarlayarak terk etmesi durumunda düğün takılarını yanında götürmüş kabul edilmektedir. Böylece düğün takılarının iadesini talep eden kadın öncelikle ziynet eşyalarının ortak konutta kaldığını veyahut bu tür eşyalara koca tarafından el konulduğunu kanıtlamalıdır. Tam tersi durumda ise yani kadın evden zorla kovulmuş veya gönderilmiş ise ziynet eşyalarının erkek tarafında kaldığı kabul edilir. Bu durumda ise aksini kanıtlamak erkek tarafa düşmektedir.

Düğünde takılan takıların kişisel mal sayılmasından dolayı boşanma sırasında veya sonrasında mal paylaşımı hesaplamasına dahil edilmezler.

Düğün Takıları Davası – Davada Düğün Takıları Kime Verilir?

Düğünde takılan takılar ve çeyiz eşyaları hakkındaki talepler boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Bu husustaki talepler boşanma davasının eki olmadığından boşanma davasının kesinleşmesiyle düğün takıları veya çeyiz eşyalarında talep hakkından vazgeçildiği anlamına gelmemektedir.  Böylece düğün takıları ile çeyiz eşyalarına dair talepler boşanma davasıyla birlikte ileri sürülebileceği gibi boşanma davasının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava yoluyla da ileri sürülebilirler.

Düğün takılarının tazminine ilişkin açılan davada söz konusu davaya konu olan takıların aynen iadesi istenebileceği gibi iadesi mümkün olmaması durumunda bedelinin ödenmesi istenebilir. Böylece açılacak davanın terditli dava şeklinde açılması davacı için daha faydalı olacaktır.

Düğün Takıları Davasının Zamanaşımı Ne Kadardır?

Düğün takılarının mevcut bulunmasından dolayı aynen iadesi talebiyle açılacak davanın türü “istihkak davasıdır.” Takıların aynen iadesini konun alan istihkak davasının açma süresi zamanaşımına tabi değildir, her zaman açılabilir.

Davaya konu takılarının mevcut bulunmaması durumunda açılacak davada düğün takılarının bedeli talep edilir. Düğün takılarının bedelinin ödenmesi talebini konu olan davanın açılmasında ise zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu zamanaşımı süresi boşanma davasının kesinleşmesinden sonra işlemeye başlar.

Eryaman Boşanma Avukatı – Sincan Boşanma Avukatı

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz. | Ankara Boşanma Avukatı


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

düğün takıları kime verilir
düğün takıları kime verilir

Boşanma, devam eden bir evliliğin yasal boşanma sebeplerin varlığı halinde anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası açılarak hâkim kararıyla sona erdirilmesidir. Boşanma davası ile birlikte maddi ve manevi tazminat, nafaka, ev eşyaların paylaşımı gibi boşanmanın fer’ileri, boşanma davası ile çözüme kavuşturulabileceği gibi ayrı bir dava ile boşanma davasının kesinleşmesinden sonra da çözülmesi istenebilir. Boşanma davası açılması, Sincan boşanma avukatı.

BOŞANMA SEBEPLERİ NELERDİR?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma sebepleri ikiye ayrılır;

Genel boşanma sebepleri:Ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunu oluşturan ve sınırlı sayıda olmayan boşanma sebepleridir. Bu konuda Yargıtay tarafından evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açacak bazı durumlar;

  • Eşlerin aile bireylerine kötü davranması ve hakaret etmesi
  • Eşin ev işlerini yapmaktan kaçınması
  • Eşlerin çocuklarının bakımı, eğitimi gibi konularla ilgilenmemesi
  • Cinsel ilişkiden kaçınma

Özel boşanma sebepleri:TMK’da sınırlı sayıda olarak düzenlenmiş boşanma sebepleridir. Bunlar;

  • Zina (aldatma) (TMK madde 161)
  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK madde 162)
  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK madde 163)
  • Terk (TMK madde 164)
  • Akıl Hastalığı (TMK madde 165)

BOŞANMA DAVASI NASIL AÇILIR?

Boşanma davaları iki şekilde açılabilir:

  • Anlaşmalı Boşanma Davası
  • Çekişmeli Boşanma Davası

Anlaşmalı boşanma davası (TMK madde 166/3), eşlerin boşanma ile ilgili tüm hususlar üzerinde uzlaşmaları sonucunda açılacak olan dava türüdür. Fakat tüm hususlarda anlaşmaları yeterli olmamakta, TMK da aranan şartların da varlığı gerekmektedir. Şartların gerçekleşmesi ile birlikte hakim evlilik birliğinin temelden sarsıldığını kabul ederken eşlerin boşanmalarına karar verir. Bu şartlar;

  • Evlilik birliğinin kurulmasının üzerinden 1 yıl geçmiş olması gerekir.

Evlilik birliğinin kurulmasından anlaşılması gereken, resmi bir memur önünde gerçekleştirilen nikahın varlığıdır. Bu şekilde kurulan evlilik ilişkisi üzerinden en az 1 yıl geçmiş olması gerekir. Boşanma davası açıldığı sırada bu süre dolmamış olabilir. Fakat yargılama süreci devam ederken sürenin dolması ile bu şart gerçekleşmiş kabul edilir.

  • Eşlerin mahkemeye beraber başvurmuş ya da bir eşin açtığı boşanma davasına diğer eşin kabul etmiş olması gerekir.

Eşlerden biri dava açabileceği gibi ortak bir dilekçe düzenleyerek birlikte de başvurabilirler. Aynı zamanda çekişmeli olarak açılan davanın yargılama süreci devam ederken eşlerin anlaşmaya vardıklarını içeren protokolü mahkeme sunmaları halinde çekişmeli olan dava anlaşmalı boşanma davası olarak sona erebilir.

  • Eşler hâkim huzurunda boşanma iradelerini açıklaması gerekir.

Kanunda bu şartın düzenlenmesinin amacı, eşlerden birinin anlaşma sırasında iradesinin sakatlanması durumunun olmadığı mahkeme huzurunda tespit edilmesidir. Böylece eğer bir sakatlık durumu olduğu tespit edildiği takdirde hâkim anlaşmalı boşanma talebini reddeder.

  • Hâkim, boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu ile ilgili düzenlemeyi uygun bulması gerekir.

Eşlerin anlaşma kapsamında kabul ettikleri anlaşma şartlarını hâkimin uygun bulması gerekir. Uygun görmediği hususların varlığı halinde hâkim değişiklik yapabilir. Fakat davanın anlaşmaları boşanma olduğundan dolayı hâkimin değişiklik yaptığı hususları eşlerin kabul etmesi gerekir. Eşler kabul etmemesi durumunda anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davası olarak görülmeye devam eder.

*Çekişmeli boşanma davalarına nazaran anlaşmalı boşanma davaları daha hızlı bir şekilde sonuçlanır.

Çekişmeli boşanma davası, eşlerin boşanmanın temel unsurları olan boşanma, velayet, tazminat ve nafaka konularından en az biri sebebiyle anlaşamamaları durumunda iddialarını, taleplerini ve savunmalarını mahkemede dile getirmeleridir.

Çekişmeli boşanma davası özel veya genel boşanma sebeplerine dayanılarak açılır. Davanın dayandığı sebepler boşanmanın sonuçları açısından farklılıklar ortaya çıkarır. Bu konuda kusurlu eş bakımından boşanmanın sonuçları daha ağır olur. Aynı zamanda dayanılan özel boşanma sebepleri için farklı zamanaşımları söz konusu olacaktır.

Özel ve genel boşanma sebeplerinin ikisine birden dayanılarak açılan boşanma davalarında öncelikle özel boşanma sebebinin olup olmadığı konusu değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda özel bir boşanma sebebinin varlığı kabul edilirse bu sebebe dayanılarak boşanma kararı verilir. Fakat iddia edilen özel boşanma sebebinin varlığı tespit edilemez veya şartlarının oluşmadığı kabul edilirse o zaman genel boşanma sebebi çerçevesinde boşanma kararı verilir.

Sadece özel boşanma sebebine dayanılarak açılan boşanma davasında, hâkim özel bir boşanma sebebinin varlığı tespit edilememesi durumunda genel sebeplere dayanarak karar veremez, davayı reddeder. Böyle bir durumda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda düzenlenen ıslah hükümlerine başvurarak davayı genel boşanma sebeplerine dayanana boşanma davasına dönüştürülebilir.

Özel boşanma sebeplerinin varlığı ispat edilmesi durumunda hâkim boşanma ya da ayrılık kararı vermek zorundadır.

Çekişmeli boşanma davalarında eşlerin bizzat duruşmalara katılmaları gerekmemektedir. Eşler irade açıklamalarını vekil aracılığıyla ortaya koyabilirler.

BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR?

Boşanma davasının çekişmeli veya anlaşmalı olduğu fark etmeksizin görevli mahkeme, Aile Mahkemesi’dir.

BOŞANMA DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR?

Boşanma davalarında davalı veya davacının ikametgahı, eşlerin son 6 ay birlikte oturdukları yerdeki Aile Mahkemesi yetkilidir.

  • Çekişmeli veya anlaşmalı şekilde açılan davada boşanma kararı verilmesinden ve bu kararın kesinleşmesinden 300 gün sonra kadın tekrardan evlenebilir. Bu sürenin belirlenmesindeki amaç, evlilik birliği sona ermeden önce kadının hamile kalması durumun mümkün olmasından dolayı doğacak çocuğun soy bağında veya meşruluk konularında bir karışıklık olmamasını sağlamaktır. Eğer kadın 300 gün beklemek istemiyorsa ve hamile değilse ya da son boşandığı kocası ile tekrar evlenmek istiyorsa mahkemeden alacağı kararla bu süreyi beklemeden evlenebilir.

Boşanma davasında düğün takıları kime verilir sorusu için diğer makalemizi inceleyebilirsiniz: İncelemek için tıklayınız.

Mal paylaşımının nasıl yapılacağına dair diğer makalemizi de inceleyebilirsiniz: İncelemek için tıklayınız.

Boşanma davalarında uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

iş kazası

Gelişen teknoloji ile birlikte şahsınızın hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema gibi her nevi fikir ve sanat ürünlerinin insanlara ulaşması her ne kadar kolaylaşmış olsa da bu husus eserlerin hukuki korunma ihtiyacını da arttırmıştır.

Eser sahibi olarak meydana getirdiğiniz eserin hem bütünü hem de parçaları üzerinde maddi ve manevi haklara sahipsinizdir. Ancak ürettiğiniz eserin bir başkası tarafından kendine mal edilmesi ne yazık ki ülkemizde ve tüm dünyada sık karşılaşılan bir durumdur. Bu açıdan türlü meşakkatli süreçler sonucunda ortaya koyduğunuz eseri korumak, modern dünyada artık bir tercih değil zorunluluk halini almıştır.

Hukuk sistemimizde, eserinizle alakalı olası ihtilaflara ilişkin elinizi kuvvetlendirebilmek adına zaman damgası kavramı ortaya çıkmıştır. Zaman damgası, bir verinin belirtilen tarihte var olduğunu kanıtlar. Ayrıca oluşturulma tarihi açısından hukuki önem arz eden herhangi bir sözleşmenin imzalanması, paranın gönderilmesi yahut başvurunun yapılması gibi hususlarda da zaman damgası kullanılabilmektedir. Ayrıca, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği yer sağlayıcılar, “Yer sağlayıcı trafik bilgisini altı ay saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü, oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte saklamak ve gizliliğini temin etmekle” yükümlüdür. Kanun koyucu bu yönetmelik ile yer sağlayıcılar açısından zaman damgasını bir tercih değil yükümlülük haline getirmiştir.

Zaman damgası doğrulama yöntemiyle, veri sahibi dahi damgalanan veri üzerinde sonradan değişiklik yapamaz. Bu da verinin güvenilirliğini sağlar. Başka bir yöntem olarak basılı olan eseri notere götürüp tasdik ettirebilirsiniz. Ancak bu yöntem, zaman damgasına nazaran oldukça maliyetli olacaktır. Zaman damgası doğrulama yöntemi hem daha hızlı hem daha ekonomiktir. Ayrıca gelişen teknoloji de veri güvenliğini ve onayını zorlaştırmaktadır. Dijital ortamdaki veriler açısından ıslak imza ve noter yeterli kullanılabilirliği sağlayamamaktadır. Zaman damgası eklenmiş verileriniz, karşılaşabileceğiniz ihtilaflarda kuvvetli bir delil niteliği taşıyacaktır. Bu da eser sahibi olan sizi hem maddi hem manevi açıdan koruma altına alacaktır.

Ancak belirtmek gerekir ki zaman damgası, ilgili verinin tescil edilmesi anlamına gelmez. Bu doğrulama yöntemi ile belirli verinin belirli tarihte elinizde olduğu ortaya konacaktır. Bu sayede de olası uyuşmazlıklarda ispat açısından elinizi kuvvetlendirecektir.

Teknolojik gelişimin hukuk sistemimizdeki yansımalarından biri olan zaman damgası, yukarıda izah edildiği üzere kullanıcılara pek çok kolaylık sağlamaktadır. 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununda belirtilen bu yöntem ile verinin ne zaman damgalandığı ortaya konulur. Bu sayede damgalanan evrakın o tarihte o kişinin elinde olduğu mahkeme nezdinde de kanıtlanabilir. Hukuki açıdan elinizi kuvvetlendirecek bu doğrulama yöntemi sayesinde size ait olanı güvenle saklayabilirsiniz.

Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.


Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

Ortaklığın Giderilmesi Davası

Ortaklığın giderilmesi davası eski adıyla izale-i şüyu davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu olan taşınır veya taşınmaz mallarda ortaklar arasında bulunan mevcut birlikte mülkiyet ilişkisi sona erdirip bireysel mülkiyete geçmeyi sağlayan bir dava türüdür.

Ortaklığın Giderilmesi Davasının Tarafları

Ortaklığın giderilmesi davaları sadece paydaşlarca veya ortak maliklerce açılabilmektedir. Dava açılmadan önce paydaşlar veya ortaklar kendi aralarında malı paylaşma kararı çerçevesinde bir anlaşma yapabilirler. Paydaşlar veya ortaklarca anlaşmaya varılamaması durumunda bir ya da birkaç paydaş veya ortak tarafından ortaklığın giderilmesi davası diğer tüm ortaklara veya paydaşlara karşı açılır.

Ortaklığın giderilmesi davalarının amacı, paydaşlar veya ortaklar arasında meydana gelen anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların, mahkeme yoluyla çözülmesidir.

Ortaklığın Giderilmesinde Görevli Mahkeme

Ortaklığın giderilmesi davalarında görevli mahkemeler, taşınır veya taşınmaz mal ve haklar için dava konusu malın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemeleridir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, madde 4).

Ortaklığın Giderilmesinde Yetkili Mahkeme

Ortak mülkiyetin konusu taşınmaz bir mal ise, yetkili mahkeme ilgili taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir (HMK madde 12). Taşınmaz malların ortaklığının giderilmesi davalarında yetki sözleşmesinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle geçerli olmamakta, taşınırlar için ise yetki sözleşmesinin yapılabilmektedir. Aynı zamanda birden fazla taşınmazın dava konusu edilmesi durumunda taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesi, yetkili mahkemedir (HMK madde 12/3).1

Taşınır ve taşınmaz malların birlikte ortaklığın giderilmesi davasına konu durumunda; bu mallar aynı yerde bulunuyor ise dava o yerde ve şayet taşınır ile taşınmaz mallar ayrı yerlerde bulunuyorsa da taşınırlar için davalının yerleşim yeri mahkemesinde, taşınmazlar için de taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde (HMK madde 6/1) açılır.2

Miras bırakanın terekesiyle ilgili açılacak ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir (HMK madde 11/1).

Ortaklığın Giderilmesi Nasıl Olur?

Paydaşlardan veya ortaklardan biri davayı açmasıyla ortak mülkiyete konu olan malın mevcut paydaşlık oranı varsa ona göre bölünmesini ister. Eğer maddi olarak bölünmesi mümkün değilse malın artırma yoluyla satılıp elde edilen paranın paydaşlar veya ortaklar arasında payları oranında bölünmesini ister.

Paydaşlardan birinin talep etmesiyle malın pay miktarı ve paydaşların sayısı uygun düştüğü ölçüde mahkeme aynen taksim olacak şekilde paylaşmaya karar verir. Talep olmaz ise mahkeme malın satılarak satış bedelinin paydaşlar veya ortaklar arasında paylaşılmasına karar verir.

Paydaşlar paylı mülkiyete konu olan malın sadece aynen taksim ile paylaşılmasını talep etmiş ise mahkeme ya aynen taksim kararı verir ya da malın aynen taksimi mümkün değil ise davanın reddine karar verir. Fakat davacının aynen taksim talebine karşılık davalı paydaşlardan biri satış yoluyla paylaşım talebinde bulunursa, malın aynen taksimi mümkün olmadığı durumda mahkeme satış yoluyla paylaşım yapılmasına karar verir.

Tarafların aynen taksim mümkün iken doğrudan satış suretiyle ortaklığın giderilmesini dava yoluyla talep etmeleri durumunda ise davanın reddi gerekmektedir.3

Ortaklığın Giderilmesinde Satış Usulü

Malın maddi paylaşımı malda önemli bir değer kaybına yol açıyorsa, hâkim maddi paylaşım yerine paylı mülkiyete konu malın açık artırma ile satışına karar vermektedir. Paylaşım için artırma yoluyla satış usulüne karar veren mahkeme; tüm paydaşların rıza göstermesi durumunda, artırmanın sadece paydaşlar arasında yapılacağına karar verebilir veya bunun yerine artırmanın herkese açık bir şekilde yapılmasını da yerinde görebilir (TMK madde 699/3). Dolayısıyla, paydaşlardan biri bile artırmanın sadece paydaşlar arasında yapılmasına rıza göstermediğinde artırmanın artık herkese açık olarak yapılması gerekmektedir.4

Ortaklığın giderilmesi davasında elde edilen sonuç paydaşlar veya ortaklar açısından aynıdır. Bu yüzden ortaklığın giderilmesi davası, kazanan veya kaybeden tarafı olmayan bir davadır.

Davalarınızda uzman bir avukattan yardım almak hukuki açıdan sizi koruyacaktır. Detaylı bilgi için Ankara/Sincan’daki Avukatlık Ofisimizi ziyaret edebilir ya da telefon numaramızdan (0312 268 34 34) bize ulaşabilirsiniz. | Ortaklığın giderilmesi Avukatı | Ankara Taşınmaz Avukatı


  • (1) Balcı, s. 128; Ahmet Cemal Ruhi, Paylaşma Davaları, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 3. baskı, Ankara, 2013, s. 101; Erdoğan, s. 209-211.
  • (2) Arslan/Kırmızı, s.34; Ruhi, s. 100.
  • (3) Erdoğan, s. 323.
  • (4)Eren, s. 127; Ruhi/Ruhi, s. 19

Bu sitede yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazılardan kaynaklı herhangi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Sitemizdeki makale ve yazıların kopyalanarak, kaynak gösterilmeden, izinsiz bir şekilde başka yerlerde yayınlanması halinde gerekli hukuki işlemler başlatılacaktır.

ortaklığın giderilmesi davası

0 312 268 34 34